11.SINIF COĞRAFYA DERS NOTLARI PDF,11.SINIF COĞRAFYA KONU ANLATIMI PDF İNDİR, 11.SINIF COĞRAFYA DERS NOTLARI, COĞRAFYA KONU ANLATIM,
derskonum.com'un değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
Derskonum.com olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevepları,konu anlatımı,pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..
Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için 11.SINIF COĞRAFYA DERS NOTLARI,KONU ANLATIMI PDF İNDİR üzerine bir paylaşım yazacağız.
Siz de eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.
İyi çalışmalar..
doğru konum= derskonum
doğru konum= derskonum
destek olmak için lütfen paylaşınız
DİKKATTT :
PDF ŞEKLİNDE :11. Sınıf Coğrafya Ders Notları İNDİR
11.SINIF COĞRAFYA DERS NOTU
1.BÖLÜM EKOSİSTEM NEDİR?
Canlılarla (hayvanlar,bitkiler,mikroorganizmalar) içinde
bulundukları maddi ortamı birleştiren fonksiyonel (işlevsel) bütündür.
Yeryüzünde Canlı yaratıkların tümü, biyosfer denilen ince
bir kabukta yaşar. Biyosferin belirgin özelliği onu oluşturan hayvan ve Bitki
türlerinin çok çeşitliliği ve yapısındaki düzensizliktir. Bu düzensizlik, canlı
yaratıklarla fizik ortam öğelerinin eşitsizlik eşitsiz dağılımında açıkça
görülür
Ama bu çeşitliliğe karşın, Canlıların biyosferdeki yerleşimi
bir kargaşa şeklinde değildir.
Belirli bir ortamda yaşayan canlıların tümüne biyosenoz,
bunların barındıkları ortama da biyotop denir.
Ekosistem bu ikisinin ilişkisi ortak tanımlanabilir Biyotop
+ Biyosentez = Ekosistem
Ekosistemlerin Belirgin Özelikleri
Bir ekosistem biyosferin, bir bölümü ya da parçasıdır ;
büyüklüğü ya da genişliği çok değişik olabilir. Bir Su birikintisi, bir Buğday
tarlası birer ekosistemdir. Fakat kurumuş bir Ağaç kütüğü gibi son derece
belirgin ve dar sınırlı öğeler de birer ekosistem parçası sayılabilir. Ama
kısıtlı ekosistemlerin genellikle zaman içinde sınırlı bir yaşamı vardır. Bu
yüzden bunlar birer ekosistem parçası sayılır, sinüzi adıyla anılır. Bunun tam
tersine Afrika savanaları ya da Avrupa’nın geniş yapraklı ormanları gibi, kimi
Ekosistemler çok geniş bölgeleri kaplar. İklimin denetimi altında bulunan
kutuplardan ekvatora kadar az çok paralel bölgelere yayılan bu öğeler
deformasyon (oluşum) veya biyom adıyla anılır. Bunlar, bir genel görünümün
kendine özgü bir direy (fauna) ve bitey (flora) içeren karakteristik ana
öğeleridir.
Boyutları ne olursa olsun, bir Ekosistemin sınırları az çok
belirgindir. Çoğunlukla birbirine komşu ekosistem arasında bir geçiş bölgesi
(ekoton) vardır. Geçiş bölgesi, bir ormanın kıyı çizgisi gibi veya ekvator
ormanından savanalara geçişte olduğu gibi yaygın bir bölge olabilir.
Ekotonların belirgin özelliği, kendine özgü iklimi ve daha zengin direyidir.
Bunun için, kıyı kuşu türlerinin sayısı kara ve açık deniz kuşlarınınkinden
fazladır. (Çünkü kıyı kesimi, anakara ile Okyanus arasında bir ekoton
oluşturur.)
Ekosistemlerin sınırlarının belirlenmesi, özellikle hayvan
sayısı gözönünde bulundurulacak olursa, hiç de kolay değildir
Bu konuda birçok örnekleme ve istatistik verilerini
değerlendirme yöntemleri bulunmuştur. Bu bakımdan, bellibaşlı hayvan türlerinin
bolluğunu, dağılımını, yıllık çevrimlerini, sayılarının azalıp çoğalmasını,
metabolizmalarını bilmek gerekir. Bu veriler ya yerinde ya da yetiştirme
yoluyla elde edilebilir.
Ekosistemlerin Evrimi
Bir Ekosistem, insana durağan gözükse bile jeolojik ölçü
içinde evrime uğrar. Nitekim, ılıman Avrupa’da, çıplak toprağa canlıların
yerleşmesi, otsu Bitkilerin öncü olarak yerleşmesiyle başladı. Sonradan bunun
yerini, birbirini izleyen çeşitli bitki toplulukları aldı ve klimaks da denen
son evrede ormanlar ortaya çıktı. Ekosistemlerin bu evrimi de bazı yasalarla
yönetilir
Evrim süresinde ekosistemlerin karmaşıklığı giderek artar
türlerin sayısı çoğalır canlı yığın büyür, genişler Brüt üretkenlik canlı yığın
oranı azalır, brüt üretkenlik solunum oranı bire yaklaşır bunun sonucu olarak
da net üretkenlik sıfıra yönelir Klimaks evresindeki bir ekosistem kararlı bir
durumdadır canlı yığını artık büyümez.
Ekosistem Çeşitleri
Belirli bölgede bulunan ve birbiri ile dolaylı ya da
dolaysız ilişkide olan canlılarla bu canlıların yer aldığı cansız çevre
Ekosistemi oluşturur. Doğada büyük ekosistemler ve bunların içerisinde de daha
küçük ekosistemler bulunur. Tabiat farklı özellikte pek çok ekosistemin
birleşmesinden oluşur
Kara ve su ekosistemi olmak üzere başlıca iki çeşit
ekosistem bulunur. Kara ekosistemlerini çayırlar çöller, mağara, step, tundra,
ova, dağ gibi daha küçük olan ekosistem parçaları oluşturur. Su ekosistemlerini
de okyanus, deniz, Göl, ırmak, havuz, bataklık gibi ekosistem parçaları
oluşturur. Çevredeki ekosistemlerin birleşmesiyle yeryüzünün doğal ortamı
oluşmaktadır. Çevredeki her ekosistem çeşidinin kendisine has olan farklı
fiziksel ve kimyasal özellikleri bulunur.
Ekosistemdeki Bozulmaların Çevreye Etkileri
Ekosistemdeki bozulma bir bütün olan çevrenin yapı ve
işleyişini olumsuz etkiler Bazı varlıkların azalması diğer bazı varlıkların
azalmasına da neden olur. Madde döngülerinin gerçekleşmesi zorlaşır. Sonuçta
doğadaki enerji tükenmeye doğru gider.
1.Dünya
Coğrafyasının Değişmesi
Ekosistemin yapı ve işleyişini oluşturan iklim, Toprak,
Hava, bitki hayvan gibi faktörlerin olumsuz yönde değişmesi çevrenin ekolojik
özelliklerini de değiştirir
Uzun süren kuraklıklar sonucu bir ekosistemdeki bitki ve
hayvan sayısı hızla azalır suların kirlenmesi sonucu suya ışık girişi azalır,
Suyun Hava oranı düşer
Toprakta oluşan tahribat ve kirlenmeler önce bitkilerin
sonrada diğer canlıların zamanla ölmesine neden olur Ormanların kesilmesi ve
yanması çevrenin çölleşmesine ve sonrasında küresel ısınmaya etkide bulunur
2.İklimin
Değişmesi
İklim şartlarının değişmesi ekosistemdeki canlı yaşam ve
dağılışını
etkiler İklimi değişen bir bölgede bazı Canlılar göç
ederken, bazı canlılar ölür veya şartlara uymaya çalışır. Ozon tabakasının
incelmesi, ormanların azalması, Havanın kirlenmesi, yağışların azalması,
çölleşmenin başlaması bir bölgedeki iklimin ve coğrafik yapının değişmesine
etkide bulunur
3.Erozyonların
Oluşması
Toprağın su ve rüzgar etkisiyle aşınıp taşınmasına Erozyon
denir çevredeki bitki örtüsünün azalması şiddetli yağmurların yağması, karların
kısa sürede erimesi, fırtınaların oluşması, toprağın yanlış sürülmesi, eğimli
alanlardaki ormanların yanması gibi etkenler erozyonların oluşmasına neden olur
Erozyonlar sonucu bir bölgenin toprağı tahrip olur. Tarım
toprağının ürün verimi azalır. Erozyonu önlemek için en etkili yöntem eğimli ve
çorak Toprakların ağaçlandırılmasıdır. Çünkü bitki kökleri toprağı tutarak
erozyonla sürüklenmesini önler.
Erozyona uğrayan bir bölgede toprağın yapısı değişeceği için
canlıların yaşamı da tehlikeye girer
4.Su Kaynaklarının
Azalması
Suların kirlenmesi ve kuruması sonucu çevredeki
kullanılabilir su oranı azalır çevredeki su kaynaklarının azalmasına,
yağışların düşmesine, tarımsal verimin düşmesine ve hidroelektrik
santrallerdeki enerji üretiminin kısılmasına neden olur. Bu durum canlıların
beslenmesini olumsuz olarak etkiler su oranı azlan Topraklarda daha az sayıda
bitki yaşar. Ortama uyan bazı hayvanlar bu topraklarda barınır kısacası çevre
zamanla çölleşir doğal özelliklerini de zamanla kaybeder
5.Enerji
Kıtlığının Başlaması
Madenlerin azalması sonucu termik santraller, su
kaynaklarının azalması
sonucu hidroelektrik santralleri, petrolün azalması sonucuda
ulaştırma araçlarının kullanım oran ve verimi azalır. Enerji kıtlığının
başlaması durumunda insanların sosyal yaşamı felç olur.
Besin zincirinin oluşumunu sağlayan enerji nakli
gerçekleşemez. Ortamın biyolojik dengesi bozulur.
6.Canlı Çeşitliliğinin
Azalması
Ekosistemdeki fiziksel ve kimyasal şartların değişmesi
canlıların yaşama,
yayılış ve üremesini etkiler Bozulan şartlara uyanlar
yaşarken diğerleri yok olur. Çevredeki bitki sayısının azalması besin
zincirindeki canlı tür ve sayısının azalmasına neden olur
Örneğin ormanların yanma ve kesilmesi sonucu buralarda
barınan tüketici canlıların büyük kısmı ölür.
Ekosistem Çeşitleri
Ekosistemlerin incelenmesinde kara ve su olmak üzere başlıca
iki büyük sistem ayırt edilebilir.
Bir su ekosistemi en küçük su birikintisinden okyanusa kadar
değişen ortamlardaki karşılıklı ilişkileri kapsar. Ortamların farklılığına
karşın, suyun canlılar üzerindeki etkisi bu Ekosistemde yaşayan Canlılarda
benzer özellikler yaratmıştır
Hem Su, hem çok daha karmaşık yaşam biçimlerinin gözlendiği
kara ekosistemlerini tek tek incelemek olanaksızdır. Bu sistemlerin topluca
incelenmesi ise birçok önemli ayrıntının, fiziksel ve kimyasal bileşenlerin
canlıların değişik çevrelerin özelliklerine göre geliştirdiği uyum biçimlerinin
enerji akışı ve besin çevriminde ortaya çıkan özelliklerin göz ardı edilmesine
yol açar bu nedenle canlıların yaşadığı çevreler belli tipler altında
toplanarak incelenir. Genellikle su ekosistemleri deniz Suyu ve tatlı su (ya da
denizler ve iç denizler) olarak ayrılabilir iç sularda kendi içinde durgun
Sular (göller) ve akarsular olmak üzere iki alt bölüme ayrılır
Kara ekosistemleri yaşama ortamlarına ya da kara çevrelerine
göre kutup bölgeleri ve tundra, kuzey ve ılıman bölge ormanları, çayır, otlak,
çöl ve yarı çöl alanlar, cangıllar ve yağmur ormanları, savanlar ve öbür
astropik ormanlar biçiminde ayrılır.
2.BÖLÜM SU EKOSİSTEMLERİ
Denizlerin (tuzlu suların) ve tatlı suların oluşturduğu
ekosistemlerdir. Göller, sulak alanlar (bataklık, gölet, sazlık), yeraltı
suları ve akarsular tatlı su ekosistemini, denizler ise tuzlu su ekosistemini
oluşturur.
1. Tatlı Su Ekosistemleri :
Nehir Ekosistemleri :
Suyun akış hızı, su derinliği, bulunduğu yer burada yaşayan
canlı çeşitliliğini belirler.
Göl Ekosistemleri :
Göl ekosistemlerinde mikroskobik canlılar, kurbağalar,
sazlıklar, sinekler, balıklar, çeşitli kuşlar, balıkçıl kuşlar, çeşitli
böcekler, ördek, yılan, çekirge gibi canlılar ile nilüfer, eğrelti otu,
atkuyruğu ve nergis türü bitkiler bulunur.
Göl ekosisteminin büyüklüğü, bulunduğu yer, derinliği,
sıcaklık, tuz miktarı, ışık miktarı ve suyun özelliği burada yaşayan canlı
çeşitliliğini değiştirebilir.
Sulak Alan Ekosistemleri :
Kara ve su ekosistemlerinin birleştiği yerlerdir.
2. Tuzlu Su (Deniz) Ekosistemleri :
Yeryüzünün en büyük ekosistemlerinden biri deniz
ekosistemleridir. Deniz ekosistemlerinde mikroskobik canlılardan çok büyük
memeli hayvanlara kadar çok sayıda canlı çeşidi bulunur. Denizdeki tuz oranı,
suyun derinliği, sıcaklık ve ışık miktarı buralarda yaşayan hayvan
çeşitliliğini belirler ve denizlerde farklı ekosistemlerin oluşmasını sağlar.
Denizlerde fotosentez yapan üretici canlılar ile bu
canlıları yiyerek beslenen küçük canlılar (planktonlar ve hayvansal
planktonlar), onlarla beslenen küçük balıklarla birlikte besinlerini diğer
canlılardan karşılayan daha büyük balıklar (yunus, balina) bulunur. (Büyük
balıklar genelde daha derin yerlerde yaşarlar). Hemen hemen bütün deniz
canlıları güneş ışığının ulaştığı ilk 100 metrelik derinlikte yaşarlar.
Deniz
ekosistemlerinden en büyüğü Hazar Denizi ekosistemidir.
3.BÖLÜM TARİHSEL SÜREÇTE
ŞEHİRLER
İlk şehirlerin ortaya çıkışı ve yeryüzünde şehirleşme hareketlerinin başlangıcı oldukça eskilere dayanmaktadır.Buna karşın,şehirleşme sürecinin hızlanması Sanayi İnkılabıyla başlamış ve günümüzde de devam ede gelmiştir.Dünyadaki ilk şehir yerleşmeleri Mısır,Hindistan,Fırat-Dicle Havzası,Kuzey Çin,Orta Meksika ,Kuzey Andlar ve Güneydoğu Asya’nın akarsu vadilerinde tarımın gelişmesiyle belirmeye başlamıştır.
A. Tarihsel süreçte şehirlerin nüfus gelişimi
Şehir terim anlam olarak nüfus olarak yoğunlaşmış ,tarımsal olmayan insan yerleşmeleridir.Bazı şehirler tarımsal faaliyetleriyle öne çıkıp tarım şehri adını alsalar da bu tür şehirler gerçek anlamda şehir değillerdir.
İlk şehir yerleşmelerinin nüfusu günümüzdeki şehirlere oranla oldukça azdır.Örneğin Mezopotamya’da Sümerlere ait bir şehirde nüfus 7000 ile 20000 arasında değişiyordu.Günümüzde ise şehir nüfusları 15-20 milyonluk dev rakamlara ulaşmaktadır.
B. Şehirlerin fonksiyonel gelişimi
Yeryüzündeki ilk şehirleri oluşturan faaliyet tarımdı.Sanayinin ortaya çıkması ve gelişmesi ile şehirleşme hız kazanmış ve şehirlerin fonksiyonel değişimi hızlanmıştır.Değişen koşullar ve artan ihtiyaçlarla beraber şehirlerdeki faaliyetler farklılaşmıştır.
C. Şehirlerin gelişimlerinin küresel etkileri
Şehirlerin sahip oldukları özelliklere göre etkileri yerel,bölgesel ve küresel boyutlarda olabilmektedir.Örneğin Newyork’ta meydana gelen bir olay Dünya’nın büyük bir kısmını etkilerken,Sudan’ın başkenti Hartum’da meydana gelen bir olay sadece yakın çevreyi etkilemektedir.Küresel etkileri fazla olan bazı şehirler şunlardır:
Roma
İlk şehirlerin ortaya çıkışı ve yeryüzünde şehirleşme hareketlerinin başlangıcı oldukça eskilere dayanmaktadır.Buna karşın,şehirleşme sürecinin hızlanması Sanayi İnkılabıyla başlamış ve günümüzde de devam ede gelmiştir.Dünyadaki ilk şehir yerleşmeleri Mısır,Hindistan,Fırat-Dicle Havzası,Kuzey Çin,Orta Meksika ,Kuzey Andlar ve Güneydoğu Asya’nın akarsu vadilerinde tarımın gelişmesiyle belirmeye başlamıştır.
A. Tarihsel süreçte şehirlerin nüfus gelişimi
Şehir terim anlam olarak nüfus olarak yoğunlaşmış ,tarımsal olmayan insan yerleşmeleridir.Bazı şehirler tarımsal faaliyetleriyle öne çıkıp tarım şehri adını alsalar da bu tür şehirler gerçek anlamda şehir değillerdir.
İlk şehir yerleşmelerinin nüfusu günümüzdeki şehirlere oranla oldukça azdır.Örneğin Mezopotamya’da Sümerlere ait bir şehirde nüfus 7000 ile 20000 arasında değişiyordu.Günümüzde ise şehir nüfusları 15-20 milyonluk dev rakamlara ulaşmaktadır.
B. Şehirlerin fonksiyonel gelişimi
Yeryüzündeki ilk şehirleri oluşturan faaliyet tarımdı.Sanayinin ortaya çıkması ve gelişmesi ile şehirleşme hız kazanmış ve şehirlerin fonksiyonel değişimi hızlanmıştır.Değişen koşullar ve artan ihtiyaçlarla beraber şehirlerdeki faaliyetler farklılaşmıştır.
C. Şehirlerin gelişimlerinin küresel etkileri
Şehirlerin sahip oldukları özelliklere göre etkileri yerel,bölgesel ve küresel boyutlarda olabilmektedir.Örneğin Newyork’ta meydana gelen bir olay Dünya’nın büyük bir kısmını etkilerken,Sudan’ın başkenti Hartum’da meydana gelen bir olay sadece yakın çevreyi etkilemektedir.Küresel etkileri fazla olan bazı şehirler şunlardır:
Roma
Roma,tarih boyunca süren belirleyici etkisinden dolayı
Dünya’nın Başkenti unvanına sahiptir.13.yy.da nüfusu 13bin olan Roma’nın gücü
hem dini hem de siyasi olarak Dünya’nın büyük kısmını kapsıyordu.Ancak Roma’nın
gücü İstanbul’a doğru kayınca şehir hem etkisini hem de nüfusunu büyük ölçüde
kaybetmiştir.Roma’nın şimdiki nüfusu 3 milyon civarındadır.Aynı zamanda Katolik
Hıristiyanların dini kenti olan Vatikan’ı da içine aldığından çift başkent
özelliği taşımaktadır.Vatikan’ın etkisi İtalya’dan fazladır.
Newyork
1613 yılında Hollandalılar tarafından kurulmuştur.A.B.D.nin
nüfus bakımından 2.büyük şehridir. Çevresindeki yerleşimlerle beraber nüfusu 21
milyondur.Dünya’nın ve A.B.D.nin önemli ve uluslar arası şirket ve firmalarının
merkezleri burada bulunmaktadır.Bu şehirde bulunan Wall Street dünyanın en
önemli finans merkezidir. Sanayi ve ticaretin olduğu kadar eğitim ve kültürel
faaliyetlerin de yoğunlaştığı bir şehirdir.
ŞEHİRLER VE ETKİ ALANLARI
Şehirlerin gelişmesinde önemli paya sahip olan faaliyet türü o şehrin asıl fonksiyonunu belirler.Bazı şehirler aynı anda birden fazla fonksiyona sahip olabilirler.Şehirsel fonksiyonlar şehirleri çevrelerine göre bir cazibe merkezi haline getirmiştir.Bundan dolayı şehirler,çevresindeki nüfusu kendisine doğru çeken bir özelliğe sahiptir.
ŞEHİRLER VE ETKİ ALANLARI
Şehirlerin gelişmesinde önemli paya sahip olan faaliyet türü o şehrin asıl fonksiyonunu belirler.Bazı şehirler aynı anda birden fazla fonksiyona sahip olabilirler.Şehirsel fonksiyonlar şehirleri çevrelerine göre bir cazibe merkezi haline getirmiştir.Bundan dolayı şehirler,çevresindeki nüfusu kendisine doğru çeken bir özelliğe sahiptir.
A. Dünya’nın Büyük Şehirleri Nerelerde Kurulmuştur?
Büyük şehirlerin genel özelliklerine bakıldığında her birinin çeşitli faaliyetlerle çevresini etkilediği görülmektedir.Konumu,hinterlandı (art bölge,etki alanı) ve fonksiyonları farklı şehirler bu şekilde oluşmaktadır.Büyük şehirler genellikle orta kuşakta kurulmuştur.Özellikle bu şehirlerin bazılarında denizle bağlantının kolay kurulduğu yerler tercih edilmiştir.Bazıları doğal güzellikleriyle insanları kendine çekmiş,bazıları ise sanayi ve ticaret faaliyetleriyle etki alanı oluşturmuş,bir kısım şehirler ise tarihsel süreçteki önemleriyle büyük şehirler arasında yer almışlardır.
B. Şehirlerin Fonksiyonları ve etki alanları
Büyük şehirlerin genel özelliklerine bakıldığında her birinin çeşitli faaliyetlerle çevresini etkilediği görülmektedir.Konumu,hinterlandı (art bölge,etki alanı) ve fonksiyonları farklı şehirler bu şekilde oluşmaktadır.Büyük şehirler genellikle orta kuşakta kurulmuştur.Özellikle bu şehirlerin bazılarında denizle bağlantının kolay kurulduğu yerler tercih edilmiştir.Bazıları doğal güzellikleriyle insanları kendine çekmiş,bazıları ise sanayi ve ticaret faaliyetleriyle etki alanı oluşturmuş,bir kısım şehirler ise tarihsel süreçteki önemleriyle büyük şehirler arasında yer almışlardır.
B. Şehirlerin Fonksiyonları ve etki alanları
Mekke
Coğrafi konum itibariyle şartlar olumsuz olsa da
İslamiyet’in doğuşuyla önem kazanmıştır.Bu özellikle dünyadaki tüm Müslümanları
etki altına almaktadır.Her yıl milyonlarca Müslüman bu şehri ziyaret edip hacı
olmak amacıyla Mekke’ye gelmektedir.
Essen
Essen
Avrupa’nın en büyük sanayi bölgelerinden olan Ruhr
bölgesinde bulunur.Kömür yataklarına bağlı olarak gelişmiştir.
Şam
Geçmişte kervan yollarının ve önemli ticaret yollarının üzerinde bulunmaktaydı.Günümüzde de bu şartların sağladığı avantajları değerlendirerek gelişimini devam ettirmektedir.
Marsilya
Akdeniz’in en büyük ticari kapasitesine sahip olan liman şehridir.Fransa’da bulunur.
Bayburt
Şam
Geçmişte kervan yollarının ve önemli ticaret yollarının üzerinde bulunmaktaydı.Günümüzde de bu şartların sağladığı avantajları değerlendirerek gelişimini devam ettirmektedir.
Marsilya
Akdeniz’in en büyük ticari kapasitesine sahip olan liman şehridir.Fransa’da bulunur.
Bayburt
Tarım ve hayvancılık faaliyetleri öne çıkmıştır.
Oxford
Eğitim hizmetlerinin öne çıktığı bu şehir, dünyanın her bölgesinden öğrencinin üniversite ve dil eğitimi için geldiği bir yerleşimdir.
Paris
Fransa’nın idari ve siyasi başkenti olmakla kalmayıp,aynı zamanda modanın da başkenti durumunda olan bir şehirdir.
Tokyo
Japonya hem yer şekilleri hem de yer altı kaynakları bakımından olumsuz konumda olan bir ülkedir.Ancak bunlara rağmen yüksek teknolojiyi kullanarak önemli sanayi ülkelerinden biri olmuştur.Başkent Tokyo’nun bu olaydaki payı,demir yolu ve güçlü deniz filolarını kullanarak dünya pazarlarına erişimi sağlamasıyladır.Bu özelliğiyle Tokyo aynı zamanda sanayi kentidir.
Oxford
Eğitim hizmetlerinin öne çıktığı bu şehir, dünyanın her bölgesinden öğrencinin üniversite ve dil eğitimi için geldiği bir yerleşimdir.
Paris
Fransa’nın idari ve siyasi başkenti olmakla kalmayıp,aynı zamanda modanın da başkenti durumunda olan bir şehirdir.
Tokyo
Japonya hem yer şekilleri hem de yer altı kaynakları bakımından olumsuz konumda olan bir ülkedir.Ancak bunlara rağmen yüksek teknolojiyi kullanarak önemli sanayi ülkelerinden biri olmuştur.Başkent Tokyo’nun bu olaydaki payı,demir yolu ve güçlü deniz filolarını kullanarak dünya pazarlarına erişimi sağlamasıyladır.Bu özelliğiyle Tokyo aynı zamanda sanayi kentidir.
4.BÖLÜM
BEŞERİ UNSURLARIN ÜRETİM, DAĞITIM VE TÜKETİM SÜREÇLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Toplumların ekonomik yapıları
teknolojik gelişme ve değişmelerle beraber yaşadıkları coğrafyanın etkileriyle
şekillenir.
Fiziki şartlar bakımından benzer
özelliklere sahip alanlarda ülkeler arası ortaya çıkan farkları beşeri ve
ekonomik farlılıklar ortaya koyar.
Bir ülkenin üretimini o ülkenin
fiziki ve beşeri şartları belirler.
Teknolojik gelişmeler ülkelerin
üretimde fiziki şartlara bağlılığını da belirlemektedir.
Ülkeler geliştikçe fiziki
şartlara bağımlılığı azalmaktadır.
Geri kalmış ülkeler ise hala
fiziki şartlarla boğuşmaktadır.
Beşeri yönden nüfus miktarı ve
yoğunluğu ile yerleşim yerinin özellikleri, teknolojik seviyesi, halkın
ekonomik durumu, alışkanlıkları vb. ekonomik etkinlikleri yönlendirir ve
şekillendirir.
A. ÜRETİMİ ETKİLEYEN BEŞERİ FAKTÖRLER
1. SERMAYE:
Daha önceden üretilmiş ve üretime
tahsis edildiğinde emeğin verimini artıran her şeye sermaye denir. Sermaye iktisadi bir varlıktır Sermaye ekonomide her türlü mal ve hizmet
üretmede kullanılabilecek kaynakların tümüdür. ( Makine, bina, hisse
senedi, patent, şöhret, itibar vb.) Sermaye bazen üretimi oluşturur. Bazen de
verimliliği artırır.
Sermaye Birikimi:
Yapılmış olan yatırımların
tümüdür. Sermayenin birikmiş hali veya stokudur. ( Ulaştırma, eğitim, sağlık,
haberleşme enerji, konut, tarım, sanayi, turizm alanındaki yatırımlar gibi.)
Bir ülkede sermaye birikiminin fazla olası o ülkenin
üretim gücünün yüksek olması demektir. Çünkü sermaye,zenginlik ve
verimlilik işaretidir. Sermaye daha kısa zamanda daha fazla, kaliteli ve ucuz
üretime imkân verir.
Her ülke sermaye birikimine önem
verir. Bunun en önemli yolu tasarruf edilerek ve bunu yatırıma dönüştürerek
sermaye artışı sağlanır.
Sermaye,sanayi tesislerinin yapımında gerekli olan araç ve gereçlerin
alınmasından , çalışanların ücretlerinin ödenmesine kadar birçok alanda en
gerekli şarttır.
Sanayi tesisleri büyük
sermayelerle kurulmaktadır. Bu nedenle, sermayenin, yani paranın biriktiği veya
fazla olduğu bölgelerde sanayinin kuruluşu daha kolay olmaktadır. Sermaye
birikimi fazla olduğundan Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde sanayi
yatırımları daha fazladır.
Türkiye’de sanayi konusunda en büyük etken sermayedir.
Sermayemiz yeterli olmadığından, ülkemizde yabancı sermayenin girmesi
için kolaylıklar sağlanmaktadır.Bu da zaman zaman büyük sıkıntılara neden
olmaktadır.Ülkemizde tarımın gelişmiş ülkelere oranla geri kalmasında en önemli
eksiklik sermaye yetersizliğidirTarımla uğraşan çiftçi kesimi kendi
gereksinimini zorlukla karşılamakta, çoğu kez elde ettiği gelir yeterli olmadığı
için yaşadığı köyü terk ederek büyük kentlere göç etmektedir.
Köylülerimizin bu gereksinimleri kendi düşük gelirleri ile karşılama
imkanları yoktur.
2. İŞGÜCÜ:
Üretimde kullanılan insan gücüne emek denir. Emek olmadan diğer üretim
faaliyetlerini üretime dönüştürmek mümkün değildir. Ekonomik anlamda emek;
faydalı mal ve hizmet üretmek için planlı bir şekilde yapılan bedensel ve
zihinsel faaliyettir. Emeğin kaynağı insandır. Bunun kaynağı da nüfustur.
Nüfusu çok olan ve genç bir yapıda olup, iyi eğitilmiş ülkeler işgücü
kaynağı olarak avantajlı ülkelerdir.
İşgücü ikiye ayrılır,
1- Vasıflı İşgücü: Nitelikli, becerikli veya yetişmiş işgücüdür.Yani
işinin ustasıdır.
2-Vasıflı İşgücü: Niteliksiz veya belirli bir beceri gerektirmeyen
işgücüdür. Bu tür işgücü üretimde fazla verimli değildir.
Sanayi tesislerinin çalışması ve üretimin artması yönünden iş gücüne
ihtiyaç vardır. Özellikle gelişen teknoloji ile birlikte sanayi tesislerinin
büyümesi ve bu işyerlerinde makineleri kullanabilecek işgücü ihtiyacı artmaktadır.
Sanayinin gelişebilmesi için konularında uzman nitelikli ve sürekli işgücünün
olması gereklidir. Ülkemizde iş gücü ihtiyacı rahatlıkla karşılanabilmekte,
hatta dış ülkelere bile gönderilmektedir. Fakat ülkemizde bazı sanayi
kollarında teknik eleman henüz tam olarak yeterli değildir.
İşgücünün verimli olup
olmamasını etkileyen faktörler:
1-İşgücünün eğitim, uzmanlaşma ve iş bölümü durumu,
2- Kullanılan hammadde ve malzemelerin kalitesi,
( Daha dayanıklı, üretimde daha az fire veren ve daha uzun ömürlü
malzemeler olumlu katkılar yapacaktır.
Örneğin dokuma tezgâhında sık sık kopan iplik olumsuz etki yapar.)
3- Kullanılan teknolojinin düzeyi de emeğin verimini etkiler.
4- Emeğin verimi ülkeler, bölgelere ve sektörlere göre de
değişebilmektedir.
( Enerji, eğitim, sağlık, yol, su, haberleşme vb at yapı yatırımları
tamamlanmış alanlarda emek daha verimlidir.)
3. TARIMSAL FAALİYETLER:
Tarımsal faaliyetlerin özeliği, tarımda kullanılan teknolojiler, üretim
miktarları ve üretilen ürünlerin kalitesi, üretilen ürünlerin fiyatlanma durumu
ve dünya piyansına uyguluğu üretim açısından önemlidir.
Uygulanan Tarım Yöntemleri:
1. İntansif (Modern-Yoğun)
Tarım Metodu:
Nüfusa göre ekili dikili alanların sınırlı olduğu ülkelerde uygulanır. Birim
alandan alınan verim çok yüksektir. Örneğin Hollanda, Danimarka, Japonya,
İsveç ve İsrail gibi ülkelerde bu tür tarım metodu uygulanmaktadır. Yurdumuzda
ise Akdeniz ve Ege Bölgelerinde uygulanan seracılık faaliyetleri intansif tarım
metoduna örnektir.
2. Ekstansif (İlkel-Kaba-
Yaygın ) Tarım Metodu:
Nüfusa göre tarım alanlarının fazla olduğu ülkelerde uygulanan tarım
metodudur. Birim alandan alınan verim düşüktür. Üretim miktarında
iklimin etkisi vardır. İntansif tarım metodu ile ekstansif tarım metodu
arasındaki en önemli fark birim alandan alınan verimdir.
3. Nadas Tarım Metodu:
Nadas, toprağın su ve mineral kazanmasını sağlamak amacıyla boş
bırakılmasıdır.Verimi en düşük tarım metodudur. Tamamen iklime bağlılık
gösterir. Yağışın az, sulamanın yetersiz olduğu alanlarda uygulanır.
4. TEKNOLOJİK GELİŞMELER:
Teknolojik gelişmeler üretimin artırılması, kaliteli ve ucuza mal
üretiminin gerçekleşmesinde önemlidir. Yeni gelişen teknolojilerle daha
kaliteli, daha seri ve ucuza üretim gerçekleşmekte daha kaliteli ve nitelikli ürünler
üretilebilmektedir.
Ülkeler her geçen gün teknoloji yarışına girmekteler ve teknoloji
harikası ürünleri sergileyerek dünya piyansına hâkim olma amacındadırlar. Bu
yarışta geri kalan ülke ve firmaların ayakta kalmaları mümkün olamamaktadır.
Örneğin ülkemizde tarımsal üretimde; Köylerimizde tarlalar pek çok yerde
hala hayvan gücünden yararlanarak sürülmekte; çiftçilerimizin dünyadaki
teknolojik gelişmelerden, yeni bitki türlerinden yeterince haberi dahi
olmamaktadır Oysaki içinde bulunduğumuz çağ, bilim ve teknoloji çağıdır.
Gelişmiş ülkeler ile rekabet edebilmek, tarımsal ürün çeşitliliğini ve
kalitesini yükseltmek için;Tarım araçlarına, tarımsal üretimi arttırıcı
girdilere (kimyasal gübre, sulama kanalları), Bilimsel verileri uygulayacak
gelire (tohumlarının satın alınıp, yeni bitki türlerinin üretilmesi) gereksinim
vardır.
5. SANAYİNİN ETKİSİ:
Sanayi: İşlenmemiş (hammadde) ya da yarı işlenmiş
maddelerin fabrika ve imalathanelerde makinelerle işlenerek kullanılabilir ve
tüketilebilir duruma getirilmesidir. Sanayide üretim yapan tesislere sanayi
tesisi, yapılan faaliyetlere sanayi faaliyetleri denir.Sanayinin
ekonomiye katma değeri tarıma oranla oldukça yüksektir. Bu nedenle sanayileşen
ülkeler daha gelişmiştir. Sanayi ekonomik gelişmenin motor gücüdür. Sanayi
dayanıklı, depolanabilir mal üretmesi ve daha örgütlü bir yapısı olduğu için
gelir düzeyi daha yüksektir.Sanayi ayrıca bazı ürünlerin üretiminin artışı veya
yaygınlaşmasına neden olarak üretim artışına neden olmaktadır Artan bu
ürünlerin daha yüksek değerlerle alınması ve daha iyi değerlendirilmesi yoluyla
katma değerler artmasın neden olmaktadır. Kurulduğu bölgelere yeni sanayi
dalları veya yan sanayilerin kurulmasına imkân vererek, üretimin artmasına
neden olmaktadır.
Örnek; Ülkemizde şekerpancarı üretimi, 1926 yılında Uşak ve Alpullu şeker
fabrikalarının yapılmasıyla başlamıştır
6. HAMMADDENİN ÜRETİME
ETKİSİ:
Sanayide makineler, işlenmemiş ya
da yarı işlenmiş maddeleri işleyerek kullanılabilir ve tüketilebilir hale
getirir. Bu şekilde kullanılabilir hale getirilen her türlü işlenmemiş
yada yarı işlenmiş maddelere hammadde denir.Örneğin ;Tarladan toplanmış pamuk,
şekerpancarı işlenmemiş hammaddedir. Pamuk ipliği ise yarı işlenmiştir.
Hammadde,sanayi tesislerine
üretim için gerekli en önemli öğelerden biri olup, fabrikaları ayağına çeken
özellik taşır.
Sanayide üretim yapılabilmesi
için hammaddenin olması gerekmektedir.
Sanayi tesisleri hammaddelerin
yoğun olduğu alanlar özellikle de hammaddenin yükte çok ağır alanlara
kurulmaktadır. Bisküvi,makarna vb.unlu mamuller fabrikalarının İç Anadolu’da
yoğunlaşması,Demir çelik fabrikalarının kömür ve demir yönünden zengin alanlara
kurulması buna örnektir. Bunun yanı sıra fazla ağır olmamakla birlikte bazı
çabuk bozulabilen hammaddeler de sanayi ayağına çeker. Örneğin konserve, salça,
meyve suyu fabrikaları ve süt üretim tesislerinin çok yetiştirilen yerle
kurulması buna örnektir.
Ülkemizde hammadde kaynakları ile
sanayi kuruluşları arasında son derece sıkı bir ilişki mevcuttur.
Örneğin,
-Unlu gıda sanayi İç Anadolu’da,
-Dokuma sanayi Adana,İzmir,
Denizli çevresinde,
-Zeytinyağı Sanayi Ege
kıyılarında,
B.
DAĞITIMI ETİLEYEN FAKTÖRLER:
-Üretilen malların tüketicilere
ulaşabilmesi dağıtım yoluyla olmaktadır.
-Dağıtım yeterince gelişemezse
fazlaca üretim yapmanın bir anlamı yoktur.
-Üreticiden tüketiciye ulaşamayan
mal ve hizmetlerinde tüketilmesi söz konusu olamaz.
1. ULAŞIM:
Sanayinin ihtiyacı olan hammadde
ve üretilen mamul maddelerin taşınması faaliyetlerine ulaşım denir.
Ulaştırma ekonomik (tarım,
sanayi, ticaret, turizm) veya ekonomik olmayan (gezi, kültür transferi, kolay
ulaşım imkânları vb.) sistemlerin vazgeçilmez unsurudur ve Hızlı ve ekonomik bir
ulaştırma, tarım verimliğinin arttırılması, sanayinin ve yerleşmelerin ve
nüfusun sağlıksız dev şehirlerde toplanmasının engellenerek, yurt sathına daha
homojen dağıtılmasının da en önemli aracıdır.Sanayi tesislerinin kuruluş
aşamasında araç-gereçlerin, enerjinin, hammaddenin ve çalışanların taşınması ve
üretim aşamasında ürünün pazarlanması için iyi bir ulaşım ağı gerekir.
Ulaşımın hızlı ve ucuz olması da
gerekir. Bu nedenle sanayi kuruluşları ulaşımın elverişli ve ucuz olduğu deniz
kıyılarında ya da demiryolu ağı çevresinde yoğundur.
Fabrika kurulacak yerler ana
yollar üzeri ve yakınları olan alanlar olmalı, ulaşımı zor yolları kapanan
alanlar buna uygun değildir.
Sanayi faaliyetlerinin ülkelerin
yüzeyine dağılışı düzensizdir.
Ulaşım kolaylığına bağlı olarak
tesislerin çoğu belli bölgelerde ve kıyı kesimlerde toplanmıştır. Örneğin,
ülkemizde, sanayi tesisleri, genelde önemli ulaşım yolları kenarlarında ve
limanlara yakın yerlere kurulmuştur.
İstanbul,İzmir,Mersin,Adana gibi
merkezlerin çok gelişmesi ulaşımla çok yakından ilişkilidir.
2. MODERN PAZARLAMA
TEKNİKLERİ:
Günümüzde dağıtım açısında modern
pazarlama tekniklerinin de önemi büyüktür. Özellikle gelişen teknolojiden
faydalanarak elektronik ortamda ticari bağlantılar yapılabilmektedir veya
insanlar üretilen ürünler hakkında bilgilendirilmesi, o mal ve hizmetleri
almaya istekli hale getirilme gayreti güdülmektedir. Ayrıca pazarlama günümüzde
uzmanlık alanı haline gelmiş olup profesyonelce yapılamaktadır. Pazarlama
kavramı günümüzde önemli bir ekonomi dalı haline gelmiştir. Çünkü insanlar çok
çeşitli ürünlerin seçilmesinde zorlanmaktadır. Ayrıca var olan ürünlerinde
bilinmesi gerekir.
Pazarlama; piyasada var
olan ürünlerin tüketici tarafından tanınması ve bilinmesi, kişilerin belli
ürünlere yönlendirilmesi görevini yapar. Bu sektördeki deneyimli bilgili ve
yetişmiş elemanlarla yapılır. Bir yandan tanıtım ve yönlendirme yapılırken bir
yandan etkili satış teknikleri ile ürünler daha cazip hale getirilerek dağıtım
faaliyetleri ve tüketimin artmasına neden olurlar.Örneğin;Turizmde yılın belli
aylarında yapılan indirimler sürpriz hediyeler, sürekli rehber hizmeti verme,
ilginç seyahatlere uygulanacak farklı fiyatlar gibi.
3. İLETİŞİM:
Günümüzde iletişim ağı
teknolojilerinin gerekliliği değil, sağladığı avantajlardan nasıl
yararlanılacağı önem kazanmıştır.
İletişimin sağlayacağı yararlar;
-Maliyet avantajı,
-İş Sürekliliği,
-Bilgilere her an ve her yerden hızlı şekilde erişimdir.
-Günümüzde ticari ilişkilerin
yürütülmesinde iletişimin çok önemli yeri vardır.
Üretilen malların tüketim
bölgelerine ulaştırılmasında gerekli bağlantıların zamanında ve doğru şekilde
yapılması çok önemlidir. İyi yapılmayan bağlantılar ticari ilişkilerin
aksamasına üretimde kayıplara neden olur. Dağıtım sırasında oluşan
aksaklıkların düzeltilmesi iletişim sayesinde olmaktadır. Konuyla ilgili
yenilikler de iletişim ile anında bildirilebilir.
4. İNSAN KAYNAKLARI:
Bir ülkede çalışabilen ve üretime
katkıda bulunan insan sayısını ifade eder. Ancak emeğin hem miktarı hem de
kalitesi önemlidir. İnsanların sağlık, eğitim, bilgi birikimleri, kültürel
durumları önemlidir.
Dağıtımın hızlı, güvenli, zamanında
yapılabilmesi için,ulaşım araçlarının hızlı, güvenli, teknolojik özelliklerinin
yeterli olması kadar bunları kullanacak ve bu faaliyetleri aksatmadan yapacak
yetişmiş elemanlar gereklidir
5. YERLEŞİM ÖZELLİKLERİNİN
ETKİSİ:
Dağıtımda yerleşmelerin önemi
büyüktür. Önemli yol güzergâhlarında olan ulaşımın kolay olduğu yerleşmeler
dağıtım faaliyetleri için oldukça uygundur.Özelikle de kara, hava, demir ve
deniz yollarının birbirine bağladığı,otoban veya oto yolların üzerinde bulunan,
önemli gar, liman ve hava alanlarına sahip yerleşmeler dağıtım üssü haline
gelmektedirler. Bunların yakın çevreleri de bundan olumlu etkilenirken;Sayılan
özeliklerden uzak,ulaşımın zor olduğu dağlık alanlar,yolların aşırı kış
nedeniyle kapandığı alanlar, üretim bölgelerinde uzak olan alanlarda bulunan yerleşmeler
olumsuz etkilenmektedir. Çünkü buralara üretilen mallar zorluk nedeniyle hem az
gelmekte, hem de maliyeti yükselmektedir. Bu da fiyat artışları nedeniyle
tüketimin az olmasına neden olmaktadır. Tüketim azaldıkça dağıtım da
azalmaktadır.Özellikle kırsal yerleşmeler, bunlar içinde de dağınık yerleşmeler
dağıtım için oldukça olumsuz özellikler oluşturmaktadır.
C . TÜKETİMİ ETİLEYEN
FAKTÖRLER:
1. TEMEL İHTİYAÇLAR:
Temel ihtiyaçlar arttıkça tüketim
artmaktadır. Çünkü bunlar zorunlu ihtiyaçlar olup ötelenmesi veya tehir
edilmesi mümkün olmayan ihtiyaçlardır. Dünya nüfusu arttıkça veya yerleşmeler,
aileler kalabalıklaştıkça temel ihtiyaçlar artmaktadır. Bu da tüketin artmasına
neden olmaktadır. Nüfusun kalabalık olduğu yerler tüketimin fazla olduğu yerlerdir.
Orhangazi’deki tüketim işleri İstanbul’daki tüketim aynı ölçüde değildir.
Örneğin, batı bölgelerinde nüfus fazla olduğundan ürünlerin pazarlanması kolay
olurken doğu bölgelerinde nüfus az olduğundan ürünlerin pazarlanması zor olur.
Bu durum sanayi tesislerinin buralarda kurulmasını zorlaştırmaktadır.
Tüketim Talebini Etkileyen
Faktörler:
1-Bir malın talebi toplumun istek
ve ihtiyacına bağlıdır. Örneğin merdaneli çamaşır makinesini bu gün alan ve
satan yoktur. Herkes otomatik makine istemektedir.
2-Bir malın talebi nüfusun
büyüklüğüne bağlıdır. Bir ülkede çocuk oranı fazla ise çocuk giysisine
talep de fazladır.
3-Bir malın talebi toplumun gelir
düzeyi ile doğru orantılıdır. Gelir düzeyi yüksek kişiler temel
ihtiyaçlarının dışında da talepte bulunurlar
4-Bir malın talebi o malın
fiyatına da bağlıdır. Fiyat düştükçe talep de artar. Balığın fiyatı düşünce
ete olan talep azalır.
5-Bir malın talebi başka bir
malın fiyatına bağlıdır. Benzin fiyatları arttıkça oto gazla çalışan
arabalara doğru bir talep artışı olur.
2. TANITIM REKLÂM VE KİTLE
İLETİŞİM ARAÇLARI:
Reklâm: Mal ve hizmetler
hakkında tüketicilerin bilgilendirilmesi ve etkilenmesi için kitle iletişim
araçlarında ücret karşılığında söz, yazı, resim, görüntülerle sunulan
yayınlardır.
Reklâmın amacı;
-Bilgi verme,
-Hatırlama ve ikna etme yoluyla
ürünlerin satışlarını artırmaktır.
Tanıtım:
İşletmeler, mallar ve hizmetler,
kişiler hakkında kitle iletişim araçları ile sunulan haber niteliğindeki
bilgilerdir.
Amacı; Karşılığında ücret
almadan geniş kitleleri doğruluk derecesi yüksek haberle bilgilendirmedir.
Kitleleri etkilemek ve ilgi uyandırmaktır.
Reklâm ve tanıtım araçları;
Radyo,televizyon, gazeteler,
dergiler, internet, broşürler, pankartlar, afişler, duvar
ilanları, el ilanları,tabela, kasetler, CD’ler, videokasetleri, sinema, tabela,
ışıklı panolar, kataloglar vb.Bu tür araçlar ve faaliyetler tüketimi artıran
etkidedir.
Reklâm ve tanıtım
faaliyetlerinden etkilenen ve bir mal ve hizmet almaya henüz karar verememiş
insanlar bu sayede mal ve hizmetleri alarak tüketici durumuna gelmektedir. Bu
araçların günümüzde tüketim faaliyetlerindeki önemi her geçen gün artmakta
âdete bu araçlar yeni bir sektör haline gelmektedir. İzlediğimiz reklâmlar
evimizin içine girmiş, birer saatli bomba gibi tıklamaya başlıyor.
Televizyon adeta elektronik bebek bakıcısı. Reklâm önce onları tavlıyor, sonra
hayal dünyalarına giriyor ve daha sonra tüketime dönüşüyor.Çocuklarımız
özellikle gıda ve oyuncak ürünleri seçiminde en çok televizyon reklâmlarından
etkilendiklerinin tespit edilmiştir.
3. GELİR DÜZEYİ:
İnsanların tüketimlerinde en
önemli etkendir. Gelir olmadan mal ve hizmetlere talep olmaz. İnsanlar yeterli
gelirleri oldukça ancak tüketime girerler. Geliri attıkça tüketim için
ayırdıkları bütçede artar. Gelir düzeyi az olan insanlar ancak zorunlu
ihtiyaçları için kaynak ayırabilirken, zorunlu olmayan ihtiyaçlarına, lüks
ihtiyaçlara imkân bulamaz. Gelir seviyesi arttıkça da zorunlu ihtiyaçların
dışındaki ihtiyaçlara kaynak bulabilirler. İşçi, memur, çiftçi vb toplum
kesimlerinde yeteli gelir olmadığı zaman piyasa durgunlaşır esnaf iş yapamaz
hale gelir, Beyaz eşya, mobilya, ev, araba vb. alımları azalır. Bu, tüketimle
gelir arasındaki bağlantıyı gösterir.
4. MODA:
İnsanları tüketimime yönelten ve
tüketimi artıran bir başka etkendir. Modayı takip etmek, moda olan ürünleri
almak, başkalarında gördüklerini özenti yoluyla almaya çalışmak,tüketimi
artırır. Özellikle de gençler ve bayanlar bu konuda hedef olan kitledir.
İhtiyacı olmadığı halde yeni bir elbiseyi, ayakkabıyı almak veya turistik bir
beldeyi ziyaret etmek, yeni açılan bir lokantada yemek yemeye gitmek, yeni
model bir araba almak vb. istek ve arzular tüketimin artmasına neden
olmaktadır.
5. TEKNOLOJİK GELİŞMELER:
Bir yandan insanların yaşamlarını
kolaylaştırmakta, bir yandan da hayat ve sağlık şartlarını iyileştirmektedir.
Daha sağlıklı ve daha uzun ömür yaşayan ve daha fazla geliri olan insanlar daha
fazla tüketici duruma gelmektedir. Teknolojik gelişmeler gün geçtikçe çeşitli
mal ve hizmetlerin daha ucuza mal edilmesine neden olmaktadır. Üretilen
malların ve hizmetlerin ucuzlaması tüketimin artmasına yol açmaktadır.
Teknolojik gelişmeler malların
ucuzlamasını sağladığı gibi harika denilebilecek çok yeni ürünleri ortaya
çıkarmakta; insanları moda da olduğu gibi cezb ederek İhtiyacı olmadığı halde
daha iyisi, daha güzeli, daha fonksiyonlusu gibi yeni ürünlere
yönelmektedir.
Kimi zaman da yükselen talep
fiyatları düşürebilir. Bunun için en iyi örnek olarak bilgisayarlar ve
elektronik ürünler verilebilir.
Seri üretim teknikleri 1960’lı
yıllardan beri, fiyatları yüzde 20 ila 30 düşürmektedir.
5.BÖLÜM
TÜRKİYE’DE TARIM VE HAYVANCILIK
İnsanların toprağı işleyerek,
çeşitli kültür bitkileri yetiştirmesi ve onlardan ürün elde etmesine tarım denir.
Türkiye’de Tarımı ETKİLEYEN FAKTÖRLER:
İklim, Yerşekilleri,
Toprak Bakımı, Sulama,
Gübreleme, Tohum Islahı,
Makineleşme, Pazarlama,
İlaçlama, Tarımı
Destekleyen Kuruluşlar
İklim: Tarımsal
üretim büyük ölçüde yağışlara bağlıdır. Türkiye’de yağışın yıl içindeki
dağılışı düzensizdir.Karadeniz ikliminin görüldüğü yerler hariç bütün
bölgelerimizde yazlar kurak geçer. Kışların ılık geçtiği kıyı kesimlerinde don
olayları çok enderdir. Sıcaklığın çok düşük değerlere indiği iç ve doğu
bölgelerde don olayları uzun sürer. Buna bağlı olarak tarımsal ürün
çeşitliliği ve tarım yapabilme süresi kıyıdan iç kesimlere, batıdan doğuya
doğru azalır. Kışların ılıman geçtiği bölgelerde sebze,meyve ve sanayi
ürünleri üretimi yaygınken, iç bölgelerde soğuk iklim şartlarına dayanıklı
tahıl,üzüm,elma vb. ürünlerin üretimi yaygındır.
Yer şekilleri:Türkiye’nin
ortalama yüksekliğinin fazla olması, ekonomik faaliyetleri genellikle olumsuz
etkilenmiştir. Yükselti tarımsal faaliyetlerin sınırlanıp, hayvancılık
faaliyetlerinin ön plana çıkmasına yol açmıştır. Dağlık ve engebeli arazi
yapısı tarım topraklarının dağınık ve küçük olmasına yol açmıştır. Bu durum
makine kullanımı da zorlaştırmıştır.
Toprak Bakımı:Tarım topraklarında devamlı üretim yapılabilmesi, toprağın
mineralce zengin olmasına bağlıdır. Sürekli olarak üzerinde tarım faaliyeti
yapılan toprağın, çeşitli şekillerde bakımının yapılması gereklidir. Toprak
analizi ile topraktaki mineral maddeler belirlenir. Böylece toprağın hangi
tür bitkilere elverişli, hangi tür gübreye ihtiyacı olduğu saptanarak daha
bilinçli tarım yapılır.
Taşlı
topraklarda taşların ayıklanması,drenajı iyi olmaya topraklarda suyun,tuzlu
topraklarda tuzun topraktan uzaklaştırılması ve toprağın havalandırılması
toprak bakımı ile ilgili faaliyetlerdir.
Sulama:Türkiye’de
tarımsal verimi etkileyen en önemli faktör sulamadır. Ülkemizin büyük bir bölümü kurak ve yarı kurak iklimin
etkisindedir. Çoğu yerde tarımsal
faaliyetin yoğunlaştığı yaz döneminde, kuraklık hüküm sürmektedir. Bu da
tarımdaki su ihtiyacını artırmaktadır. Ayrıca, yağışların düzensiz düşmesi,
özellikle tahıl tarımının yaygın olduğu sahalarda, nadas uygulaması yapılmakta
ve her yıl üretimde dalgalanmalara neden olmaktadır.Nadas sulama imkanının
olmadığı sahalarda toprağın 1 yıl boyunca su tutması için boş
bırakılmasıdır.Nadas verim düşüklüğüne neden olan olaylardan biridir.
Türkiye’de sulama
yaygınlaştırılırsa;
Kuru tarım (nadas) metodu
uygulaması sona erer.
Bir yılda, birden fazla ürün
alınan sahalar genişler.
Tarım iklime bağımlılıktan
kurtulur ve bilhassa tahılların üretiminde yıllara göre dalgalanmalar azalır.
Üretimde süreklilik sağlanır.
Ürün artışı sağlanır.
Tahıl tarımı yerine, sebze ve
meyve tarımı ile endüstri bitkileri ekimi yaygınlaşır.
Çiftçilerin tarım ürünlerindeki
verimi ve geliri artar. Buna bağlı olarak, göç olayında azalma görülür.
Tarımın milli gelir içindeki ve
ihracatındaki payı artar.
Gübreleme:Sulamadan sonra,
verimi artıran en önemli faktör gübrelemedir. Toprağın devamlı kullanılması minerallerin azalmasına neden olmakta ve
verimi azaltmaktadır. Gübreleme ile mineral takviyesi yapılarak toprağın verimi
artırılmaya çalışılır. Gübre, doğal ve hayvansal gübre olarak ikiye
ayrılır.Hayvansal gübreler Doğu Anadolu bölgesinde yakacak olarak
kullanılmaktadır.
Kimyasal gübreler pahalı oldukları
için devlet sübvansiyon uygulayarak çiftçiye destek olmaktadır.
Tohum Islahı:Tarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve
gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.Tohum
ıslahı, melezleştirme ve iyi tohumların seçilmesi şeklinde yapılır.Tohum Islahı İstasyonları,devlet Tarım
İşletmeleri ve Ziraat Fakülteleri tohum ıslahı ile uğraşan kuruluşlardır.
Zirai Mücadele:Hastalık ve haşerelerin üretimde zaman zaman % 20 - 30
civarında verim düşüklüğüne neden olduğu görülmüştür. Türkiye’de zirai mücadele
ile tarlalardaki yabancı otların gelişmesi önlenmekte ve haşerelerin
çoğalmasına imkân verilmemektedir. Böylece verim düşüklüğünün önüne
geçilmektedir.Ancak ilaçlamanın bilinçli şekilde yapılması gerekir.
Makineleşme:Toprakların kısa sürede ve zamanında sürülmesi, hasadın
zamanında yapılabilmesi günümüzde makineleşme ile mümkündür.
Ülkemizde makineleşme ile
birlikte;
Çayır ve mera alanları
sürülerek tarım alanları genişlemiş,
Tarım ürünlerinin üretim
miktarında ve veriminde artışlar olmuş,
Tarım da insan ve hayvan gücüne
duyulan ihtiyaç azalmış ve ortaya çıkan işsizlik köyden kente göçe neden
olmuştur.
Çiftçinin Eğitimi:Günümüzde tarım, modern aletler, kaliteli tohum ve hassas
ilaçlar kullanımıyla yapılmaktadır. Bütün bunlar çiftçinin eğitimini
gerektirmektedir. Ülkemiz genelinde çiftçilerin eğitim düzeyi düşüktür.
Pazarlama:Ürünlerin üretimi kadar,
ürünlerin iyi fiyatlardan satılması da önemlidir.Pazarlama amacıyla çeşitli
ürünler için kooperatifler kurulmuştur.Devlat bazı ürünlerde çiftçiyi korumak
için destekleme alımları yapmaktadır.
Tarımı Destekleyen Kuruluşlar:Tarım ürünlerinin toplanması, pazarlanması ve işlenmesi
yönüyle çiftçilerin desteklenmesi gerekmektedir. Türkiye’de tarıma destek
sağlayan çeşitli kuruluşlar bulunmaktadır.Tarım Bakanlığı,Ziraat
Bankası,tarım Kredi ve Satış Koperatifleri,Türkiye Zirai Donatım Kurumu,Devlet
Üretme Çiftlikleri,Çaykur,Tekel,Toprak Mahsulleri Ofisi,Tariş,Çukobirlik,
Antbirlik,Fiskobirlik,Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri
tarımı destekleyen ve tarımla ilgilenen kuruluşlardır.
Tarımın Türkiye
Ekonomisindeki Yeri
1.Nüfusun büyük bir bölümü tarımsal faaliyetlerle geçimini
sağlar. Ulusal gelirin ¼ ini tarım sektörü karşılar. İhracatımızda önemli bir
paya sahiptir.
2.Türkiye’deki endüstri tesislerinin büyük bölümü tarımsal
maddeleri hammadde olarak kullanır. Sanayinin gelişmesinde büyük önem
taşır.
3.İhracatımızda fındık, turunçgiller, tahıllar, meyve ve
sebzeler, pamuk, tütün, yağ bitkileri, zeytin ve çay gibi tarım ürünleri önemli
yer tutar.
4.Artan nüfusumuzun gıda ihtiyacını karşılaması için
önemlidir.
Türkiye’de
Hayvancılık
-Türkiye hayvan sayısı bakımından Dünya’da önemli bir yere
sahip olmasına karşın hayvansal ürünlerin üretimi oldukça düşüktür. Verim
yükseltmek için yapılacak şeyler şunlardır :
-Hayvan
soyları iyileştirilmelidir.
-Mera
hayvancılığı yerine, besi ve ahır hayvancılığı yaygınlaştırılmalıdır.
-Suni
ve tabii yem üretimi arttırılmalıdır.
-Modern
usullerle hayvancılık yapılmalı ve hayvancılıkla ilgili eğitime önem
verilmelidir.
-Otlaklar
ıslah edilmelidir.
-Hayvancılık
yapanlara gerekli krediler verilmelidir.
-Süt
kuzu ve dana kesimi önlenmelidir.
-Hayvan
Hastalıklarıyla mücadele edilmelidir.
Büyükbaş ve
Küçükbaş Hayvancılığı Etkileyen Etmenler
İklim ve Bitki
Örtüsü:Nemli - ılıman iklim şartları ve gür çayırların bulunduğu
alanlarda büyükbaş hayvancılık gelişirken;Yarı kurak iklim şartlarının etkili
olduğu ve bozkırların bulunduğu alanlarda küçükbaş hayvancılık gelişmiştir.
Yerşekilleri:
Yer şekillerinin aşırı engebeli olduğu alanlarda küçükbaş hayvancılık
(özellikle tiftik keçisi üretimi) yaygındır.
Hayvan Soylarının
Islahı : Türkiye’de yerli ırkın et ve süt verimleri düşük olduğundan
başka ülkelerden getirilen damızlık hayvanlarla melez ırklar
üretilmektedir.Islah edilen hayvan soylarından elde edilen verim yüksektir.
Otlakların Durumu
: Büyük ve küçükbaş hayvancılığın yapıldığı yerlerde hayvanların
otlatıldığı alanlara otlak denir. Otlaklar bozkır ve dağ otlakları diye ikiye
ayrılır. Bozkır otlakları, yazları sıcak ve kurak geçen yerlerde bulunur. Bu
tür otlaklarda en çok küçükbaş hayvan beslenir. Dağ otlakları, yazları serin
geçen bölgelerde bulunur. Otlar uzun boylu ve gürdür. Bu alanlarda çoğunlukla
büyükbaş hayvan beslenmektedir. Türkiye’deki otlakların yetersiz
olması,otlakların doğru kullanılmaması ve aşırı otlatma hayvancılıktaki verimi
düşürmektedir.
Yem Üretiminin
Arttırılması: Yem üretiminin arttırılması ahır hayvancılığının
gelişmesi ve verimin artışını sağlayacaktır.
Üreticiye Teşvik
Kredileri Verilmesi: Hayvancılığın ve Ahır hayvancılığının gelişmesini
ve üretimin artmasını sağlayacaktır.
Pazarlama:
Pazarlama imkanlarının gelişmesi çiftçinin gelirini arttıracak ve bu durum
üretimde artışı sağlayacaktır.
Ahır
Hayvancılığının Geliştirilmesi: Verim artışını sağlyacaktır.
malesef indirilmiyor 11 ve 12. sınıf düzeltilmesi gerekiyor
YanıtlaSil