sponsorlu reklam Admatic -sponsor

Seyfi Baba Tema, Konu, Ölçü, Türü, Olay Örgüsü, Mili ve Manevi Değerleri

Seyfi Baba Tema, Seyfi Baba Konu, Ölçü, Seyfi Baba Türü, Seyfi Baba Olay Örgüsü, Seyfi Baba Mili ve Manevi Değerleri

DERSKONUM.COM'UN değerli öğretmen-öğrenci-eğitim sever takipçileri.


Her dönem olduğu gibi yeni dönemde de yks notları, kitap  cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ve yazılı soruları ile yine yanınızdayız..


derskonum.com olarak bu sayfamızda Seyfi Baba Tema, Konu, Ölçü, Türü, Olay Örgüsü, Mili ve Manevi Değerleri üzerine bir paylaşım yapıyoruz .

Sizde eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.


İyi çalışmalar..

doğru konum= derskonum

destek olmak için lütfen LİNK paylaşınız

HAZIRLAYAN: MUSTAFA ŞAHİN

 En güzel öğretmen şiirleri

Safahat / Seyfi Baba

 Geçen akşam eve geldim. Dediler:

        – Seyfi Baba
Hastalanmış, yatıyormuş.
        – Nesi varmış acaba?
– Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.
– Keşke ben evde olaydım... Esef ettim, vah vah!
Bir fener yok mu, verin... Nerde sopam? Kız çabuk ol!
Gecikirsem kalırım beklemeyin... Zîrâ yol
Hem uzun, hem de bataktır...
        – Daha a’lâ, kalınız:
Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalnız.

Sopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde;
Boşanan yağmur iliklerde, çamur tâ belde.
Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak;
“Gel!” diyen taşları kurtarmasa, insan batacak.
Saksağanlar gibi sektikçe birinden birine.
Boğuyordum müteveffâyı bütün âferine.
Sormayın derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,
Düştü artık bize göllerde pekâlâ yüzmek!
Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim,
Çifte sandal, yüzüyorduk; o yüzer, ben yüzerim.
Çok mu yüzdük, bilemem, toprağı bulduk neyse;
Fenerim başladı etrâfımı tektük hisse.
Vâkıâ ben de yoruldum, o fakat pek yorgun...
Bakıyordum daha mahmurluğu üstünde onun:
Kâh olur, kör gibi çarpar sıvasız bir duvara;
Kâh olur, mürde şuâ’âtı düşer bir mezara;
Kâh bir sakfı çökük hânenin altında koşar;
Kâh bir ma’bed-i fersûdenin üstünden aşar;

Vakt olur pek sapa yerlerde, bakarsın, dolaşır;
Sonra en korkulu eşhâsa çekinmez, sataşır;
Gecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, üryan ,
Sokulup bir saçağın altına gûyâ uyuyan
Hânüman yoksulu binlerce sefîlân-ı beşer;
Sesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler;
Kocasından boşanan bir sürü bîçare karı;
O kopan râbıtanın , darmadağın yavruları;
Zulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler :
Evi sırtında, sokaklarda gezen âileler!
Gece rehzen, sabah olmaz mı bakarsın, sâil!
Serserî, derbeder, âvâre, harâmî, kâtil...
Böyle kaç manzara gördüyse bizim kör kandil
Bana göstermedi bir kerre... Niçin? Belli değil!
Ya o bîçâre de rahmet suyu nûş eyleyerek
Hatm-i enfâs edivermez mi hemen “cız!” diyerek?
O zaman sâmi’anın , lâmisenin sevkiyle
Yürüyen körlere döndüm, o ne dehşetti hele!
Sopam artık bana hem göz, hem ayak, hem eldi...
Ne yalan söyleyeyim kalbime haşyet geldi.

Hele yâ Rabbi şükür, karşıdan üç tâne fener
Geçiyor... Sapmayarak doğru yürürlerse eğer,
Giderim arkalarından... Yolu buldum zâten.
Yolu buldum, diyorum, gelmiş iken hâlâ ben!
İşte karşımda bizim yâr-i kadîmin yurdu.
Bakalım var mı ışık? Yoksa muhakkak uyudu.
Kapının orta yerinden ucu değnekli bir ip
Sarkıtılmış olacak, bir onu bulsam da çekip
Açıversem... İyi amma kapı zâten aralık...
Gâlibâ bir çıkan olmuş... Neme lâzım, artık,
Girerim ben diyerek kendimi attım içeri,
Ayağımdan çıkarıp lastiği geçtim ileri.
Sağa döndüm, azıcık gitmeden üç beş basamak
Merdiven geldi ki zorcaydı biraz tırmanmak!
Sola döndüm, odanın eski şayak perdesini,
Aralarken kulağım duydu fakîrin sesini:

– Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!
Haklısın bende kabâhat ki haber yollamadım.
Bilirim çoktur işin; sonra bizim yol pek uzun...
Hele dinlen azıcık, anlaşılan yorgunsun.
Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın...
Üşüyorsan eşiver mangalı, eş eş de ısın.

Odanın loşluğu kasvet veriyor pek, baktım.
Şu fener yansa, deyip bir kutu kibrit çaktım.
Hele son kibriti tuttum da yakından yüzüne,
Sürme çekmiş gibi nûr indi mumun kör gözüne!
O zaman nîm açılıp perde-i zulmet, nâgâh,
Gördü bir sahne-i uryân-ı sefâlet ki nigâh,
Şâir olsam yine tasvîri olur bence muhâl :
O perişanlığı derpîş edemez çünkü hayâl!

Çekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,
Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfi Baba.
– Ihlamur verdi demin komşu... Bulaydık şunu, bir...
– Sen otur, ben ararım...
        – Olsa içerdik, iyidir...
Aha buldum, aramak istemez oğlum, gitme...
Ben de bir karnı geniş cezve geçirdim elime,
Başladım kaynatarak vermeye fincan fincan,
Azıcık geldi bizim ihtiyarın benzine kan.

– Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?
Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın.
– Mehmet Ağ’nın evi akmış. Onu aktarmak için
Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
Ne işin var kiremitlerde a sersem desene!
İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.
Hadi aktarmayayım... Kim getirir ekmeğimi?
Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi?
Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iş yapamaz;
Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.
Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman
Gece gündüz koşuyor, iş diye, bilmem ne zaman
Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç
Görüyorsun daha gelmez... Yalnızlık pek güç.
Ba’zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!
– Seni bir terleteyim sımsıkı örtüp bu gece!
Açılırsın, sanırım, terlemiş olsan iyice.

İhtiyar terleyedursun gömülüp yorganına...
Atarak ben de geniş bir kebe mangal yanına,
Başladım uyku taharrîsine, lâkin ne gezer!
Sızmışım bir aralık neyse, yorulmuş da meğer.
Ortalık açmış, uyandım. Dedim, artık gideyim,
Önce amma şu fakîr âdemi memnun edeyim.
Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;
Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:
Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!

Metni Anlama ve Çözümleme


Metnin Yazarı

Mehmet Âkif Ersoy

,


Metnin ait olduğu edebi dönem:

Milli Edebiyat Dönemi


Metnin edebi anlayışı

Milli Edebiyat Dönemi- Halkın Yaşamını Anlatan Manzumeler

 

Metnin Ölçüsü

Aruz Ölçüsü


 

Metnin Nazım Biçimi:

Serbest Müstezat


Metnin Konusu ve Teması

Konu:

Mehmet Âkif’in, yoksul bir mahallede ağır hastalanan Seyfi Baba’yı ziyarete giderken yaşadıkları, onun yoksulluğunu görmesi ve toplumdaki sefalet karşısındaki üzüntüsü.

Tema:

Yoksulluk, toplumsal dayanışma, merhamet, insan sevgisi, sosyal adalet arayışı.


Dönemin gerçekliğini yansıtan unsurlar

·         İstanbul’un gecekondu ve fakir mahallelerinin kötü yaşam koşulları

·         Halkın geçim sıkıntısı, günlük yevmiye ile yaşaması

·         Sosyal devlet anlayışının gelişmemişliğinden doğan kimsesizlik ve çaresizlik

·         Yolların kötü durumda olması, bataklık sokaklar

·         Komşuluk ilişkileri, dayanışma kültürü

·         Zanaatkârların, yaşlıların geçimini kendi emeğiyle sağlama zorunluluğu


Metin ile şairin hayatı ve dünya görüşü arasındaki ilişki

·         Mehmet Âkif, toplumcu bir şairdir; halkın sıkıntılarını anlatmayı görev sayar.

·         Yaşadığı dönemde halkın yoksulluğunu bizzat gözlemlemiştir.

·         Eserlerinde merhamet, yardımseverlik, dayanışma, alın teri, “çalışmadan geçinmeyen toplum” anlayışı hâkimdir.

·         Bu metin, Akif’in sosyal adalet ve insan onuru konusundaki hassasiyetinin birebir yansımasıdır.

·         “Hamiyyet” (insaniyet ve sorumluluk) vurgusu, onun ahlak merkezli dünya görüşüyle örtüşür.


 “Seyfi Baba”nın türü ve  özellikleri

Metin bir manzum hikâyedir.
Özellikleri:

·         Olay anlatılır: Şairin, hastalanan Seyfi Baba’yı ziyareti.

·         Kişiler vardır: Şair (anlatıcı), Seyfi Baba, Seyfi Baba'nın oğlu Osman.

·         Yer vardır: Fakir bir İstanbul mahallesi, Seyfi Baba’nın evi.

·         Zaman akışı vardır: Akşamdan sabaha uzanan bir zaman dilimi.

·         Konuşmalar yer alır: (– Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!)

·         Nazım şeklinde yazılmıştır ancak olay örgüsü bulunur.
Bu sebeple manzum hikâye türünün en başarılı örneklerindendir.


Metnin benzerlik gösterdiği divan şiiri nazım biçimi

Metin mesnevi biçimine benzer.

Nedenleri:

·         Olay anlatan şiir biçimidir.

·         Beyit düzeni vardır.

·         Kafiye örgüsü mesnevilerdeki gibi ilerler (aa, bb, cc… şeklinde).
Bu nedenle mesneviye benzerlik gösterir.


Olay örgüsü

1.      Şair, eve geldiğinde Seyfi Baba’nın hastalandığını öğrenir.

2.      Fenerini alıp yağmurlu ve bataklık sokaklardan onun evine doğru gider.

3.      Yolda sefalet içindeki insanları görür.

4.      Seyfi Baba’nın evine varır, içeri girer.

5.      Seyfi Baba ile konuşur; onun hastalığını ve derdini dinler.

6.      Ona ıhlamur hazırlar, bakım yapar.

7.      Uykusu gelir, içerde bir süre uyur.

8.      Sabahleyin giderken cebinde para olmadığını fark eder.

9.      Seyfi Baba’ya yardım edemediği için büyük bir üzüntü duyar.


 Metindeki millî, manevi, evrensel değerler ve sosyal ögeler

Millî Değerler

·         Yardımlaşma ve dayanışma

·         Komşuluk ilişkileri

·         Çalışma ve helal kazanç anlayışı

·         Milletin içindeki merhamet duygusu

Manevi Değerler

·         Merhamet, vicdan, şefkat

·         Yoksula yardım etme bilinci

·         Sabır, kanaat

·         İnsan onurunu koruma

Evrensel Değerler

·         İnsan hakları

·         Sosyal adalet

·         Yoksullukla mücadele

·         Emek ve alın terinin değeri

·         Dayanışma, insan sevgisi

Sosyal Ögeler

·         Fakir mahalle hayatı

·         Yalnızlık ve kimsesizlik sorunu

·         Ekonomik sıkıntılar

·         Sağlık hizmetlerine erişim yetersizliği

·         İşçilik, gündelik çalışma sistemi





..
Seyfi Baba Tema, Konu, Ölçü, Türü, Olay Örgüsü, Mili ve Manevi Değerleri
Seyfi Baba Tema, Konu, Ölçü, Türü, Olay Örgüsü, Mili ve Manevi Değerleri



.

.


.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk