derskonum.com değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
doğru konum= derskonum
CENGİZ ŞAĞBAN KİMDİR, CENGİZ ŞAĞBAN ESERLERİ, CENGİZ ŞAĞBAN ŞİİRLERİ,CENGİZ ŞAĞBAN
Tanrı oku dedi
yaz demedi ki
Şairi tanımam değerli meslektaşım, gönüldaşım ve zümrem
İsmail Göçer sayesinde oldu. Biliyorsunuz kendisi de modern şiirde "Üçüncü
Yeni"ci, aynı zamanda iyi bir öykü yazarı. Şairden ilk bahsettiğinde
ismini duymamanın vermiş olduğu ön yargıdan ötürü okumamıştım. Ancak rafların
arasında bana küsmüş gibi duran kitapları elime alınca ve okuyunca anladım ki
kendimi hala aşamamış ve bu kalıp yargılardan kurtulamamışım. Okurken bende
bıraktığı iz, bir arının etrafta yeni
fark ettiği farklı bir çiçeğin polenini kavanına koymak için heyecanla
toplamasındaki hisse denk oldu. Bu naçizane öneri öncülüğünde ve bu güzel
nadide eserler sayesinde edebiyat dünyama yeni bir tadın eklenmesini sağlamış
oldum. Kitaplarının üçünü de sıkılmadan keyifle ve "Acaba bir sonraki
benzetme, metafor, kelime oyunu ne olacak?" diye heyecanla çevirdim
sayfaları.
Şairin hayatı hakkında sınırlı bilgilerim olmasına rağmen
şiirlerde kendini, hayatını, duygu ve düşüncelerini, aşklarını, kızgınlıklarını
ve kırgınlıklarını, yerelde toplumumuza ve ülkemize genelde ise insanlığın
insan olma felsefesine olan bakışını net şekilde bazen ironi bazen sert bir
realiteyle anlamış oldum. Şairi şiirlerinden anlamak, onun duygu dünyasını
yakından hissetmek bana ayrı bir edebi haz verdi. Farklı bir tadın, farklı bir
kalemin, kendi adına özgünleşmiş ve yolunu farklı tarafa çevirmiş bir yolcunun
olduğunu hissediyor ve şairi, şiirlerinden gayet net tanıyorsunuz. Ki bunu
kendisi bir kitabında da söylemiştir: "Muhtemelen beni yazımdan
tanıyacaksın!" ifadeleriyle.
Şair, ne toplumun derdiyle gamlı ne de kendi derdine
gamsızdır. Ne toplumun içindedir ne de büsbütün dışında. Ne dediği belirsizdir ne de anlaşılmaz.
"Şair işte ne yapsa yeridir, yerindedir." derim hep. Cengiz Şağban da
şiirlerinde hem bireyi hem toplum içinde birey kalmış bir eri hem de toplumu
işlemiş şiirlerinde. Aşkı, hayali, kaçışı, çocukluğu, kızgınlığını ve geçmişle
hesaplaşmayı işlerken bireyci olmuş; emeği, dayanışmayı, ülke halini ve
insanların ötekileştirilmesini ve duyarsızlaşmalarını işlerken toplumcu bir
çizgide yer almıştır.
Şiirlerini okurken içerik itibari ile birbirine yakın
aynı zekanın ve sezginin ürünü olduğu anlaşılan şiirlerin farklı kitaplarına
farklı açılarden bir işaret gibi konulduğunu fark ettim.Bunlar ilk kitabından
son kitabına kadar tüm kitaplar içine özenle dağıtılmış gibi. İçlerinden en dikkat çekeni, bence en çok göze çarpanı, kendisi ve ailesi
ile ilgili yazdığı şiirler. Babasına
ithafen "Bir babanın en devrimci yanı oğludur." demesi baba oğul
ilişkisini ve babanın bir oğuldan ne beklediğini, yaşanmamışlığın ve
yapamamışlığın isyanını oğluyla yaşanılır kılma isteğini ifade eder. Yine başka bir şiirinde babasının ona "Cengizm"
diye seslenmesini işlemiştir. Bu kelime oyunu ve isme gelen eki ilk defa bir
şiirde görmüş olmanın hazzını almak muhteşem. Şiirinde duygu ve zekanın nasıl
birleştirildiğini görüyoruz. Annesinin
içinde bıraktığı izi somutlaştırdığı şu şiir anneyle ilgili yazılan ve bir
dönem çocuklarının yaşadığı mahcubiyeti ifade etmesi açısından ne kadar da
güzel:"Herkesin besleme çantasında taşıdığı annesini / Ben siyah önlüğümdeki
yanık ütü izinde taşıdım." Yine annesiyle olan bağını şiirinde şöyle ifade
ediyor: "Gözdesiydim anneciğimin."
![]() |
CENGİZ ŞAĞBAN KİMDİR, CENGİZ ŞAĞBAN ESERLERİ, CENGİZ ŞAĞBAN ŞİİRLERİ |
Şiirlerinde dikkat çeken bir husus da ülkenin ve
halkımızın haline tutulan bir ayna olması. Bir ülkenin ve ülke insanlarının hali
ancak bu denli etkili ve naif ifade edilebilirdi: "Bazen bir türküye
benziyor acı / Bazen de bir Türkiye" Acıyla yoldaş olan ülkemizi "Son kullanma tarihi çocuklarımızın
yüzünde saklı / Tüketmeden önce okuyunuz ", “Acılarını biriktirmede master
yapmış bir halkın yüzüyle dön bana”
ifadeleriyle işliyor şiirlerinde. "Ya bendeki hesabı ülkeme
uyduramıyorum ya da umutkanlık işte!" dizelerinde ise ülkesini çok seven
ve bu haline üzülüp vicdanına yediremeyen umut dolu birini görüyoruz. "O çocuklar, bu kaldırımların emzirdiği
çocuklardı / Şimdi kaldırımların dövdüğü çocuklar" , "Sana ünlem
alacağım. / Kişi başına düşen ahımızın sonuna koyarsın!” ifadesiyle de içinde
bulunduğu duruma sitemini gayet net hissediyoruz. Yine bu konuda “Bir kavgada
insanın yüreği zayıf olan tarafı tutarmış / Bu piç felsefenin ceylana
ulaşmadığını her zaman biliyordu sırtlan.” diyerek bu konuya son noktayı koymuş
olacak ki o düzen hala devam etmekte ve hala sırtlan tarafını tutmakta çoğu
kimse.
Toplumsal
konulara değindiği şiirlerinde hâlâ aşamadığımız Türklük- Kürtlük meselesine de
değinmiş. Şair hem ironiyi hem de zekayı kattığı şiirlerinde duruma farklı bir
tat ilave etmiş. “Bu ülkenin insanlarından özenle derlenmiş / yüzde yüz acıdan
üretilmiştir. Türk ve Kürt konsantresidir. Tüketmeden önce halkalayınız.”
ifadesiyle bir toplumun birlikte acılarla var olduğunu aynı zamanda birlikte
değerli ve anlamlı olduğunu hissettiriyor. “Ben şehit babası sen militan annesi…
“ ifadesiyle de çelişkiler ve farklılıklar içinde insanın bulunduğu o çıkmaz bataklığı
ifade ediyor. Şair kendisini tanımlarken de “biraz Kürt” demiş yine bu sorunun
kendi iç dünyasına da yansıdığını ve bunun bünyesinde etkisinin devam ettiğini anlıyoruz. Toplumsal konuların hem milli olay ve
durumlarını şiire yazmış hem de evrensel boyuttaki acıları ifade etmiştir. Soma
olayı için : “O da rüveyda’nın içinde / Penceresiz kapısız / Yaşa-ma odası”
diyerek yaşam odası olmayıp madende can veren canları anlatmıştır. Yine tüm
dünyanın gözü önünde yaşanan Gazze katliamı için: “Atların kanatları var. / Sadece
rüzgârlar görebilir onları / Bir de ölüme yetişmeye çalışan Filistinli çocuklar”
diyerek canice öldürülen çocukların sesi olmuştur.
Şairin
aşkı anlattığı, tarif ettiği şiirleri; aşkı acısıyla tatlısıyla fedakarlıklarıyla ve
kavgasıyla bazen sakin bazen hoyratça yaşamış birinin kalemini işaret ediyor.
Aşkın dil notları şiirinde: “Aşk iki kişilik değildir / iki kişilik-tir / iki
kişilik savaştır" derken aşkın mücadelelerle geçen yanını ifade etmiştir.
Bu mücadelenin nedenli zor, acı verici ve zaman zaman insanı bitiren yanının
olduğunu da “Ve başladım sana / başlamak bitirmenin yara’sıdır.” şiirinde ifade ediyor. “Her aşk bir meydan
Savaşı’nın provasıdır.” diyerek bu sevginin içinde olup da amansız mücadelenin
ise olmazsa olmaz boyutunu somutlaştırarak gözler önüne seriyor. Bu durum öyle bir şiirde de ifade ediliyor ki
mücadele etmenin insanı nasıl olgunlaştırdığı ve “İnsanı verdiği mücadele var
eder.” sözünün anlam bulduğunu görüyoruz. Tabii anlamak çok az insana nasip
olacak: “Ah sevgilim simdi sen beni seviyorsun ya / su terazisinde hapsedilmiş
hava boşluğumsun / seninle ölçülecek hayattaki tüm dik duruşlarım.” Doğal olarak, bu aşk hali şairin ruhunda ve
bedeninde silinmez acı bir iz bırakmış olacak ki “Ruhumun bedenim de işlediği
bir suçtu aşk.” der ve bu durum karşısında umursamaz görünüp aslında aşka yenilmişliğin
çaresizliği sonucunda kaçmak zorunda olduğunu “Ben bir aşk hainiyim!” diyerek
dile getirir.
Şairin
kendi özgün tarzının oluşu elbette muhteşem ancak şiirlerinde büyük ustaların
izlerini de görmek mümkün. Toplumcu şiirlerinde Ahmet Arif, Ahmet Erhan, Yaşar
Kemal gibi isimlerin tadını bulmak mümkün. Bireysel şiirlerinde, üslup
açısından, aşkı ele aldığı şiirlerde Attila İlhan'ı görebilirsiniz. Kısa ve öz, ironik, kelime oyunlarının olduğu
şiirlerinde Küçük İskender gibi tanındık isimleri hissediyoruz.
Tabi yazılacak o kadar çok şey var ki hem şair hakkında
hem de şiirlerindeki sır, kelime ve zeka oyunları hakkında ancak hepsini yazıp "Şairin
gizemini açığa çıkarmak, çıkarmaya çalışmak (imkansız da olsa ) suçtur."
derim ve kısa keserim. Son olarak Cengiz
Şağban kimdir ? Onu kendi şiirleri ile tanımlayalım. "Tanrı oku dedi yaz demedi ki"
ifadesinden de anlaşıldığı gibi bir kalem ve kader mahkumu. " Bir şairin
kalbinde her gün eylem var" diyen bir isyankar. Biraz işçi, biraz patron,
hem aşık, hem aşkın celladı, hem aşkın haini, hem bir kelime cambazı hem de
günümüz şiirine farklı bir tat getiren ve aşkı, toplumu, acıları, yılgınlıkları
tadıyla yaşamak isteyenler için yola çıkmış biri. En kısa ve öz olarak kendini
bir şiirinde, ki şiirin başlığı "Kutsal Şiir" idi şu şekilde ifade
ediyor:
" yaşamın beş şartını
yerine getirdim
okudum
düşündüm
sevdim
ağladim
direndim"
Bizde bu güzel yürekli,
edebiyata yeni bir renk ekleyen ustalık yolunu tamamlamış şairi; okuduk, şiirleri
üstüne düşündük ve sevdik.
Şair işte ne yapsa
yeridir, yerindedir. Ne yapmışsa ne yazmışsa yeri ve zamanıdır. Kalemine
sağlık.
Benim en çok etkilendiğim ve en sevdiğim şiiri ile yazıma
son noktayı koyuyorum.
"kim demiş geri kalmışım
görmüyor musun
açık y'ara önde gidiyorum"
Mustafa
ŞAHİN
TDE
Öğretmeni
![]() |
CENGİZ ŞAĞBAN KİMDİR, CENGİZ ŞAĞBAN ESERLERİ |
Şiddetle tavsiye edilir. İyi okumalar dilerim.