sponsorlu reklam Admatic -sponsor

SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ ROMAN ÖZETLERİ

SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ ÖNEMLİ ROMAN ÖZETLERİ

SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ ROMAN ÖZETLERİ, SERVET-İ FÜNUN ROMAN ÖZETLERİ, SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI ROMAN ÖZETLERİ, 


AŞK-I MEMNU
Romanın Özeti:


Firdevs Hanım’la kızları, İstanbul’ un tanınmış ailelerinden ve Göksu eğlenti yarinin sürekli ziyaretcileri arasında bulunmaktadırlar. Bir sandal gezintileride, Adnan bey’ in sandalı, onlarınkine dokunurcasına yakın geçer.adnan Bey, iki çocuklu bir dul adamdır, ama Firdevs Hanım’ ın küçük kızı Bihter’ le evlenmek istemektedir. Peyker ise zaten evlidir.

Firdevs Hanım, aralarındaki yaş farkını hesaba katmaksızın kızını Adnan Bey’ e verir. Nitekim bu yaş farkına rağmen, evlilikleri, gayet düzgün, hayatları derli topludur. Adnan Bey’ in kızı Nihal, son derece duygulu bir kızdır. Üvey annesine yaklaşmak isterse de anlaşamayacaklarını görür, kendi alemine çekilir. İnce, zeki, anlayışlı bir çacuktur. Hayatın güçlüklerini şimdiden sezmiştir. Nihal’ le kardeş çocuğu olan bir de Behlül vardır. Behlül’ ü Nihal’ le evlendirmek isterler. Nihal buna içten içe sevinir.onun sık sık ziyaretlerini elbette anlamıştır.. geçekteyse Behlül’ ün ziyaretleri Nihal için değildir. O, çapkın yaratılışlı, bir dalda duramayan bir insandır.Firdevs Hanım’ ın büyük kızı Peyker’ e karşı içinde bir yakınlık duymaktadır. Kadını tuzağına düşürmekte gecikmez. Bir kısım kadınların cürete karşı asla dayamayacaklarını denemeleriyle bilmektedir.

Bir gün Bihter, Behlül’ e şekerleme ısmarlar. Almak için de genç adamın doasına gider. Oda loştur. Vakit akşamdır. Biraz konurlar. Kadın odasından çıkacağı sırada Behlül birdenbire yengesini içeri çağırır. Kendisine duygularını anlatır. O, asıl Bihter’ i sevmektir. Ama Bihter, Behlül’ ü, Göksu’ da Peyker’ in ensesine eğilmiş, onu öperken görmüştür. Bu sahneyi hatırladıkça genç adamın sevgisini reddeder ona inanmaz. Buna karşılık, öteki , şeytanca bir buluşla, hayatının yalnızlığını körpe kadına anlatır. Onu baştan çıkarmak içi,n elinden geleni yapar, zayıf anlarından faydalanır ve sonunda bu işi başarır.

Bihter’ le Behlül’ ün sevişmeleri türlü tehlike içinde sürüp gider. Ta, delikanlının Nihal’ le evlenmesi yeniden ortaya atılıncaya kadar.

Nihal’ i seven biri daha vardır: beşir. Beşir, evde büyütülmüş bir zenci çocuğudur. O da, bütün duygularıyla bu sarışın, ince kıza hayrandır. Ona karşı sevgisi yüzünden verem olmuştur. Kışta kıyamette,soğuk, sıcak demeden Nihal’ in peşini bırakmaz. Bir köpek bağlılığıyla bakar, hizmetine koşar. Gizli sevgisi bir yandan, Nihal’ in Behlül’ le evleneceğini duyduğu andan itibaren dayanılmaz duruma gelen kıskançlık sonunda Bekir’ i yere serer.

Bir gün Nihal, kötü bir raslantı sonucu üvey annesinin gizli macerasını öğrenir. Bihter’ in nefti çarşafını giymiş, prova yapmaya kalkmıştır. Bunu fark edemeyen Behlül, Nihal’ i Bihter sanarak bir söz söylemiştir. Nihal bu iz üzerinden yürür ve işin iç yüzünü öğrenir. Bir akşam, merdiven başında, Bihter’ le Behlül’ ün bir konuşmasını gizlice dinlerken, işittiklerine ince ruhu, sağlıksız vücudu dayanamaz, düşer bayılır. Böylece öğrendiklerini de açığa vurmuş olur.

Bihter Nihal’le Behlül’ün evlendirilmesine engel olmak istemektedir. Çünkü o da Behlül’ ü şiddetle kıskanmaya başlamıştır. Tecrübesiz vücudunun bütün gücüyle sevdiği adamı elinden kaçırmak istemez.

Bu çarpışık durum, kendiliğinden çözülür. Nihal, uğradığı sarsıntının etkisinden kurtulamadığı için o bayıldığı akşam yatağa düşmüştür. Onu yatakta, kendinden geçmiş bir halde yatakta gören Beşir, dayanamaz, uzun zamandan beri sezdiklerini, gördüklerini, duyduklarını, Nihal’ in yatağı başında, Adnan Bey’ e birer birer sayar, döker. Karısının kendisini aldattığını öğrenen zavallı adam deliye döner. Doğru Bihter’ i aramaya koyulur.

Bihter artık kendisi için çıkar yol kalmadığını, ne yaparsa yapsın hayatını, mutluluğunu kurtaramayacağına karar vermiştir. Bir kere kocasına dönmesi mümkün değildir. Onuruyla oynadığı bir insanın artık yüzüne bakamaz. Öte yandan Behlül ise, kendisinden hevesini alıncaer geç onu affedecek olan Nihal’ e dönecektir. Bu durumda kendisi nasıl yaşayabilir? Kocasının karşısına çıkmamak için odasına kapanır. Elinnde mini mini bir tabancayla, o genç yaşında ölümü düşünür. Buna nasıl katlanacaktır? Lakin Adnan Bey gelmiş, kapıya dayanmıştır. Bihter için iki yolu vardır ya nursuz bir hayata razı olmak veya olmamak…

Razı olmayacaktır. Adeta başka biri, bileğini büker, elindeki zarif, mini mini oyuncağa benzeyen tabancasının simsiyah küçücük ağzı, ona döner, Bihter intihar eder.


MAİ VE SİYAH
Romanın Özeti:

Ahmet Cemil Mülkiye Mektebi son sınıfa geçtiği yıl babasını kaybeder. Evin, annesinin ve kız kardeşinin tüm yükü ona kalır. Bu yüzden tüm hayalleri suya düşer; çünkü o tüm çalışmalarını şiir üzerinde toplamayı, edebiyatımıza yön, yöntem vermeyi istemektedir. Babasının ölümü bu düşüncelerini sekteye uğratmıştır. İyi derecede Fransızcası olan Ahmet Cemil evin geçimini sağlayabilmek için kitap tercümeleri yapar, zengin ailelerin çekilmez, şımarık çocuklarına özel dersler verir.

Edebiyata olan ilgisinden dolayı arkadaşları ona, roman çevirmeni aramakta olan “Mir’at-ı Şuun” gazetesine girmesini önerirler. Gazetede işe giren Ahmet Cemil aynı zamanda okulunu da bitirir. Gazetecilik çevrelerince de görüşleriyle tanınan, sevilen biri olmuştur.


Ahmet Cemil’in iki arzusu vardır. Biri kardeşi İkbal’i iyi biriyle evlendirip ona mutlu bir yuva kurmak; diğeri de arkadaşının kız kardeşi Lamia ile evlenmek. O, Lamia’yı sevmektedir ama bundan kimsenin haberi yoktur.

Ahmet Cemil’in bir başka düşüncesi de yıllardır üstünde çalıştığı eserini tamamlayıp ün ve para kazanmaktır.


Çalıştığı gazetenin patronu ölünce yerine oğlu Vehbi Efendi geçer. Bu adam Ahmet Cemil’in kardeşi Lamia ile evlenir. İçkici, kaba ve bencil biri olan Vehbi Efendi, İkbal’e mutlu bir hayat sunmak şöyle dursun onun hayatını karartır. İkbal hamile olduğu halde kocası tarafından fena halde dövülünce çocuğunu düşürür. Hastalanan İkbal gösterilen ilgiye rağmen kurtarılamaz, ölür.

Ahmet Cemil Vehbi Efendi tarafından işten çıkarılır. Ahmet Cemil maddi durumunu düzelttikten sonra Lamia ile evleneceği hayalini kurmaktadır ama Lamia’nın abisi Ahmet Cemil’e kardeşini bir kurmay subayla nişanladıklarını söyler.

Kardeşi ölen, sevdiği kız başkasına verilen Ahmet Cemil’in üzerinde çalıştığı edebi eser kimi yazarlar tarafından acımasızca, olumsuz eleştirilince, umut bağladığı bu eserini parçalar ve sobada yakar. Artık onun için sadece annesi vardır.

İstanbul’u terk etmeye karar verir, bir kaymakamlık göreviyle siyah bir gecede vapurla İstanbul’dan ayrılır. Yıldızlı, mai bir gecede kurulan tüm hayaller, siyah ve yıldızsız bir gecede böyle biter.


EYLÜL 

Romanın Özeti:

Süreyya, karısı Suat’la birlikte babasının evinde kalmaktadır. Süreyya’nın kız kardeşiyle onun eşi de onlarla birlikte yaşamaktadır. Süreyya baba evinde kalmaktan, evin uzak bir yerde olmasının da etkisiyle sıkılmakta, Boğaz’da veya Adalarda oturmayı; sandallı, kotralı bir deniz yaşamı sürmeyi istemektedir. Süreyya karısı Suat’la beş yıllık evlidirler. Suat, kocasının bu hayalini gerçekleştirmek umuduyla gizlice babasına mektup yazar ve para ister, babası da yazlık evin kira bedeli olan kırk lirayı kızına gönderir. Suat durumu kocası Süreyya’ya açar ve çok sevinirler. Süreyya Bey ve Suat Hanım Boğaz içinde küçük bir yalı tutarlar ve oraya taşınırlar.


Yalıya Süreyya’nın halasının oğlu olan Necip’i de sık sık davet ederler. Necip Suat’ı pek çok yönden taktir etmekte, beğenmektedir. Zamanla bu taktir ve beğeni duygulan sevgiye dönüşür. Süreyya sık sık denize çıkmakta, günlerinin çoğunu denizde geçirmektedir. Bu yüzden Suat’la Necip yalıda yalnız kalmaktadır, içten içe Suat da Necip’i sevmektedir ama her ikisi de Süreyya’yı çiğneyemediği için fazla ileri gidememektedir, vicdanları bunu engellemektedir. Bu yüzden birbirlerine olan aşklarını söyleyemezler. Etrafta Suat’la Necip arasındaki duygusal ilişkinin dedikodusu yayılmıştır, bunu Süreyya da duyar ama buna ihtimal vermediği için fazla üzerine gitmez.

Necip bu söylentilerden dolayı yalıya seyrek gitmeye başlar, bir süre sonra “tifo”ya yakalanır. Hastalığın tehlikeli dönemi geçince Süreyya ile Suat, Necip’i ziyaret eder.


Necip, Suat’a olan aşkından dolayı yalıya gidip geldiği günlerde Suat’ın eldiveninin tekini almış yastığının altında saklamaktadır. Bu hasta ziyareti sırasında eldiven yastığın altında bulunur. Böylece Suat, Necip’in de kendisini sevdiğini anlamıştır ama bunu diğerleri de hisseder.

Necip iyileşince yazın kalan vakitlerini Süreyya’nın yalısında geçirmeye mecbur edilir. Artık Necip’le Suat birbirlerine açılabilmiş aşk yaşamaktadırlar.

Süreyya yalıyı çok sevmiştir, karısına kışı da burada geçirelim demiştir ama ne olduysa birden tekrar babasının konağına dönme kararı alır ve dönerler. Bir “eylül” ayında konakta yangın çıkar. Herkes kaçar ama Suat’ın içerde kaldığı fark edilir. Kocası Süreyya bağırıp çağırsa da yanan konağa giremez. Necip hiç tereddüt etmeden alevlere dalıp Suat’ı kurtarmaya çalışır. Bu sırada yanan tavan çöker ve Necip ve Suat yanarak can verir.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk