sponsorlu reklam Admatic -sponsor

EKOLOJİK DENGE NASIL KORUNUR,EKOSİSTEMİ KORUMA

EKOLOJİK DENGE NASIL KORUNUR, EKOSİSTEMİ KORUMA, EKOSİSTEM NASIL KORUNUR, EKOLOJİK DENGEYİ KORUMANIN YOLLARI, İnsanlar doğanın bir parçası veya elemanıdır. Ne yazık ki, doğanın en bilinçli varlığı olan insan aynı zamanda en kirletici varlıktır.
Doğanın kirlenmesi kaçınılmaz mıdır? Hızla artan insan nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamak için sanayileşmek gerekir. Bu doğru bir tezdir. Ancak, sanayileşmek çevreyi kirletmek değildir. Toplumlar olarak neyi, ne kadar ,nasıl ve niçin yanıtlayarak sanayileşirsek, çevreyi kirletmeden de barış içinde yaşayabiliriz.
Ekosistem ortamları bozulduğu zaman bütün canlılar gibi insan da olumsuz etkilenir.
İnsan, çevre ve doğa ile diğer canlılar gibi barışık yaşamak zorundadır. Aksi halde, kendi bindiği dalı kesmiş olur. Doğada bizden başka canlıların da yaşadığını ve onların da bizim gibi yaşama haklarının olduğu unutulmamalıdır.
Unutmayalım ki, biz ve diğer varlıklar mavi gezegen içinde birlikte yolculuk yapıyoruz. Mavi gezegenimiz devrilir veya kaza yaparsa, içindeki tüm varlıklar bundan zarar görür. Doğa, içinde barındırdığı bütün varlıklara aittir.
Herkes iyi bir çevre dostu olabilir. Bunun için fazla bir gayrete de gerek yoktur. Sadece şuna inanılması yeter. “SİZE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİNİZ BİR EYLEMİ SİZ DE BAŞKALARINA YAPMAYINIZ.” Daha temiz bir dünya ve yaşanabilir bir çevre için şu önlemleri almalıyız.

1.Sanayi Yapılaşmasında Çevresel Önlemleri Önceden Alalım

Sanayileşme, uygarlık yolunda ilerleyebilmemiz ve artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayabilmemiz için gerekli ve şarttır. Doğayı en fazla kirleten ünitelerin başında sanayi kuruluşları gelir. Sanayi kuruluşları, pahalı yatırım tesisleridir.
Sanayi tesisleri, organize sanayi bölgeler adını verdiğimiz alanlarda toplanmalıdır. Bu alanlarda toplanmış sanayi kuruluşları;
a) Alt ve üst yapısal ortak ihtiyaçları,
b) Enerji ihtiyaçları,
c) Birbirleriyle etkileşimi ve hammadde alışverişleri,
ç) Kirliliğin bir bölgede toplanmış olması ve çözümlere ortak katkı sağlaması,
d) Denetlenme kontrol ve güvenlik emniyeti,
e) Ulaşım, örgütlenme, bilgilenme, verimlilik, teknolojik gelişmeyi takip etme vb. gibi faydalardan yararlanma avantajına sahip olurlar.
Ortak alanlarda toplanmış sanayi kuruluşlarının yol açtığı sıvı, katı ve gaz kirlilikleri tek merkezlerde toplanarak ortak tesislerde arıtılması daha kolay ve ucuz olur. Bu sayede çevre daha az kirlenmiş olacaktır

Türlerin Yaşadıkları Ortam İçinde Devamlılıklarını Sağlayalım
Ekolojik dengenin bozulması, kimi türleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya getirmiştir. Yapay göller, akarsular, havuzlar, parklar ve ormanlar oluşturarak bu türleri yok olmaktan kurtarmalıyız. Dünyada ve ülkemizde bu yönde çalışmalar yapılmaktadır. Birtakım kuş ve balık türlerinin sürekliliğini sağlamak için yapay ortamlar sağlanmıştır. Ancak türlerin sürekliliği yaşadıkları ortam içinde sağlanmalıdır.
Organizmanın enerji ve madde alışverişi; gaz, sıvı ve katı ortamda olmaktadır. Bu ortamdaki nitelik değişmeleri bir ekosistem içindeki enerji üretiminin kullanımını olumsuz etkiler.
Sağlıklı bir ekosistemde üretilen enerji, üretici olan bitkilerden birincil tüketicilere bunlardan ikincil tüketicilere geçer ve türlü ara değerleri de bulunan düzeyler oluşturur. Bu düzeyler, sağlıklı bir ekosistemde tabanda bitkilerin tepede ise etoburların bulunduğu bir piramit oluşturur.
Besin piramidinde yırtıcılar diğer canlılara egemen durumda görünmektedir. Zeka, beceri ve fiziksel güç yönünden yırtıcıların egemenliği geçerlidir. Ancak durum bağımlılık açısından değerlendirildiğinde bambaşka bir görünüm kazanmaktadır.

3. Bilinçli Tarımla Toprağı Koruyalım

İnsanların çevrelerine olan olumsuz etkilerinden biride toprak kirliliğidir. Toprağa bırakılan zararlı ve artık maddelerle toprağın özelliklerinin bozulmasına toprak kirliliği denir. Ev ve sanayi artıklarının toprağa atılması kirlenmeye neden olmaktadır. Örneğin; ev artıklarından oluşan çöpler önemli ölçüde toprak kirliliğine yol açar.
Tarımda aşırı ölçüde kullanılan ilaçlar ve gübreler toprağı kirletir. Kirlenen toprakta yetişen sebze ve meyvelerin insanlara ve hayvanlara zararı olur.
Hızlı nüfus artışı da toprak kirliliğinin nedenlerindendir. Artan nüfusla birlikte insanların, besin ve konut gereksinimleri de artmaktadır. Kırsal alanlardan göç eden insanların sayısı arttıkça sanayiinin hızla geliştiği şehirlerde, sanayi artıklarının toprağa karışması toprak kirliliğine neden olmaktadır.
Yerleşim yada sanayileşme amacıyla yeşil alanların yıkıma uğratılması, tarımda kullanılan kimyasal gübreler ve tarımsal ilaçlar toprağı kirletir.
Toprak kirliliğini önlemek için dikkat edilmesi gereken konular şunlardır:

Verimli tarım alanlarını sanayi kuruluşları ve yerleşim birimleri kurulmamalıdır.
Nükleer santraller toprağa zarar vermeyecek yerlere kurulmalıdır.
Ambalaj sanayiinde karton ve cam gibi yeniden kullanılabilir maddeler seçilmelidir.
Toprağın yanlış sulama ve işlenmesi önlenmelidir.
Ev sanayi artıkları toprağa zarar vermeyecek biçimde toplanmalı ve yok edilmelidir.
Ormanlık ve otlak alanlarının çoğaltılmasına ve korunmasına önem verilmelidir.
Sanayi artıklarının arıtılmasına önem verilmelidir.
Ormanların ve yeşil alanların korunması ile ağaç sevgisi konularında toplum eğitilmelidir.



4.Yok Etmeden Ağaç Dikelim

Çevreyi korumak için görüş ve öneriler devri kapanmıştır. Artık aktif eylem dönemi başlamıştır. Bilimsel verilere göre, toplumumuzdaki anlayış böyle devam ederse, ülkemiz 50 yıl sonra çölleşecektir. Unutmayalım ki bir teoriye “atalarımızın Orta Asya’dan göç nedeni, ekolojik dengenin bozularak çölleşmesidir” denilmektedir.
İnsan diğer varlıklara göre çevresine katkı sağlayabilen bir varlıktır. Doğayı koruma yalnızca devletin tek başına başarabileceği bir iş değildir. Devletin gönüllü sivil toplum örgütlerinin ve bireylerin birlikte çalışmasıyla elde edilir. Devletin ve TEMA gibi kuruluşların çalışmaları desteklenmeli ve bu örgütler kendi içinde örgütlenmelidir.
Meralar ve kamuya ait araziler özelliklerine göre ağaçlandırılmalıdır. Ağaçlandırma çalışmaları desteklenmeli , ödül verilmeli,ve özendirilmelidir. Özel ve resmi ormanların kurulması teşvik edilmelidir. Ormanların korunması ile ilgili ağır ve caydırıcı hükümler içeren yasalar getirilmelidir.

5.Suları ve Su Kaynaklarını Kirletmeyelim

Su ortamı canlıların yaşamasını kolaylaştırır. Çünkü, su ortamında yaşayan canlılar ısınma ve barınma gibi sorunları yoktur. Biyolojik çeşitlilikte ayrı bir avantajdır. Dünyamızda ilk canlı hayatın başladığı ortamın su olduğu kabul edilmektedir. Kısacası, su kaynakları canlılar için çok elverişli bir ortamdır.
Su kaynakları kirlendiği zaman, içinde yaşayan canlılar olumsuz etkilenir.
Buna bağlı olarak ekolojik denge de bozulur. Dünyanın en güzel koylarından olan Haliç’in, İzmir ve İzmit Körfezleri ile Manyas Kuş Gölü ve Porsuk çaylarının kirlenmeleri, çevrenin ve toplumun sağlığını olumsuz etkilemiştir. Bu saydığımız kirlilikler, onarılması güç maddi ve manevi zararlarına neden olmuştur. Şimdi yapılan temizleme çalışmaları ise ayrı bir kaynak israfını oluşturmaktadır. Doğal hayatın bozulmaması için su kaynaklarının kirletilmemesi gerekir. Bunun için:

Evsel ve endüstriyel artık suları arıtma tesislerinde zararsız hale getirilmeli,
Temizlik ve sulamada su tasarruf edilerek kullanmalı,
Deterjan yerine sabun tozu kullanılmalı,
Tarımsal alanda kullanılan gübre ve tarım ilaçları fazla kullanılmamalı,
Çevre ağaçlandırılmalı varolan yeşillikler korunmalı,
Su kaynaklarına yakın yerlere ve havzalara yerleşim izni verilmemelidir.
6.Geri Dönüşüm Ürünleri Kullanalım

Doğal kaynaklar bozulduğunda yeniden yerine konulması uzun yıllar alır. Bu nedenle, ülkenin ekonomik kalkınmasının temel desteği olan doğal kaynakların kullanılmasına özen gösterilmelidir. Gelecek kuşaklara temiz bir çevre bırakmak için doğal kaynaklar ölçülü, dengeli ve geri kazanımlı kullanılmalı ve savurganlık önlenmelidir. Örneğin kağıt üretimi amacıyla yeşil örtünün yıkıma uğratılması yanlış bir davranıştır. Kullanılan kağıtların biriktirilip işlenmesi ekonomiye katkı sağlar. Böylece ormanların yok olması da önlenmiş olur.
Doğal dengenin korunması, toplumun bireylerini yakından ilgilendiren en önemli görevlerden biridir. Bu nedenle doğal dengeyi bozmayacak biçimde bilinçli bir üretici ve tüketici olmanın önemi bütün bireylere benimsetilmelidir.

7.Tüketim Maddelerini Geri Dönüşümü Sağlayacak Şekilde Değerlendirelim

Kaynak ve hammadde tüketimi, sanayi ünitelerinde bir dizi işlemler sonucu olduğundan beraberinde çevre kirliliği de oluşur.
Çevre sorunlarının en az seviyede yaşanması için geri dönüşümlü ürünlere ağırlık verilmesi gerekir. Bunun için ulusal düzeyde bir çalışma politikası oluşturulması gerekir. Çöpe atılan bazı artıklar kısa zamanda toprağa karışarak doğayı kirletmezler. Ancak cam, pet şişe ve içecek kutuları çok uzun zaman aralıklarında geri dönüşüm yapabilirler. İşte bu maddeler torak ve çevreyi kirletirler. Toprak kirliliğine neden olan maddeleri geri dönüşüm yoluyla tekrar kazanabiliriz.

8. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanılabilirliğini Arttıralım

Kullandıkça azalan ve bir süre sonra biten enerji türleri yenilenemeyen enerjilerdir. Bunların başında kömür, petrol ve doğal gaz gelmektedir.
Hava, güneş, rüzgar, su ,toprak, bitki ve hayvanlar ise doğada sürekli olarak bulunur. Bu tür doğal kaynaklar bir kez kullanımla tükenmez. Güneşin varlığına bağlı olarak bu enerjiler sürekli dolaşım durumundadır. Bu kaynaklara, yenilenebilir enerji kayakları denir.
Fosil yakıtlar günümüzde en çok kullanılan yakıtlardır. Ancak fosil yakıtların yeniden oluşumu çok uzun zaman alır. Bu yakıtlar yakın bir gelecekte tükenecektir. Bu nedenle fosil yakıtlar yenilenebilir enerji değildir.
Su, rüzgar ve güneş enerjisi gibi kaynakların kullanımı çevre kirliliğine neden olmaz. Yenilenebilir enerjiden yaralanmak daha akılcıdır.geleceğimizin güvencesi yenilenebilir enerji kaynaklarıdır.

9.Yenilenemez Enerji Kaynakları İçin Önlem Alalım

Bu gün kullandığımız enerjini büyük bölümünü yenilenemez enerji kaynaklarına dayalı termik santrallerden elde ederiz. Yenilenebilir enerji kayakları, bu enerji kaynaklarına alternatif haline gelinceye kadar bunları kullanmak durumundayız.
Termik santraller hava, su ve toprağın kirlenmesinde etkili olurlar. Bacalarında çıkan kükürt dioksit karbon dioksit ve azot oksitlerle havayı kirletirler kükürt dioksit gazları havadaki su buharı ile birleşerek sülfürik asidi oluşturur. Meydana gelen asit yağışlarla yeryüzüne düşerek su ve toprağın kirlenmesine neden olur. Bunun için şunları yapmalıyız:

Kükürt oranı yüksek olan kömürler yerine kalorisi yüksek olan kömürler kullanılmalı,
Havaya ve suya karışan artıklar arıtma tesislerinde filtre edilmeli,
Yakın su kaynaklarına boşaltılacak sıvı atıklar soğutulmalı,
Yana kömürlerin cürufları yol vb. inşaatlarda kullanılmalı.
10. Kullandığımız Her Şeyde Tutumlu Olalım

Kullandığımız enerji kaynaklarının sınırlı olduğu ve bir gün tükeneceği bilinmektedir. Bu nedenle enerji kaynaklarını artırımlı kullanmalıyız
Enerji tasarrufu yaparsak daha az enerjiye ihtiyaç duyarız. Böylece enerji üretiminin çevreye verdiği zararları da azaltmış oluruz. Enerjinin verimli kullanılması, önemli çevre sorunlarının çözülmesi için en kolay ve en ucuz yöntemdir.
Enerjinin verimli kullanımına evlerden başlamalıyız. Binaların çoğunda ısı yalıtımı yetersizdir. Bu binalarda ısı yitimi çok olur. Çift cam kullanılması, çatıların yalıtımı, duvarların dışı ve içi arasına yalıtkan konulması, zemine tahta veya kalın halı döşenmesi ısı yitimini azaltır. Bu önlemler okul, iş yeri ve diğer binalarda da uygulanabilir.
Verimli bir ısıtma sisteminin uygulanması da ısı yitimini azaltır. Isıtma araçlarının da enerjiyi verimli kullanabilir özellikte olması çok önemlidir. Isınmanın yanı sıra enerji kullanırken de verimliliğe önem vermeliyiz. Kullanmadığımız ampulleri söndürmeliyiz. Fırın, buzdolabı, ütü, bulaşık makinesi gibi elektrikli aletleri artırımlı kullanmalıyız. Bu aletleri satın alırken verimliliği yüksek olanları yeğlemeliyiz.
Motorlu taşıtlarda da verimli enerji kullanımına özen göstermeliyiz. Bu araçları yerine ve zamanına göre kullanmalıyız. Elden geldiğince toplu taşıma araçları ile yolculuk etmeliyiyiz. Otomobil alırken yakıt artırımı olanları yeğlemeliyiz.
Yaşantımızın her alanında enerjiyi artırımlı kullanmalıyız. Böylece hem enerji kaynakları tükenmez hem de çevre kirliliği olmaz..

11. Bu Konularda Her Yaş Grubunun Bilgilendirilmesi Ve Eğitimine Önem Verilmesi

İnsanların doğayı kötü kullanmaları, dünya ölçeğinde bir çevre bunalımının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Gelecekte içinde yaşmak istediğimiz çevreye iliş kin seçenekler önümüzde durmaktadır. Tüm canlıların ve dünyanın geleceği doğru yapacağımız doğru seçim bağlıdır. Bu seçim şudur : doğal döngüleri anlayıp kendimizi onlara uydurmak ve doğayla uyum içinde yaşamak. Zaman yitirmeden çözüm bekleyen çevre sorunlarının giderilmesi için önlemler almalıyız.
Önümüzde duran önemli sorunlar şunlardır: toprak erozyonu, yağmur ormanı kıyımı , asit yağmuru ve diğer kirlenme biçimleri , doğal yaşam alanlarının yok olması, ozon tabakasının incelmesi, sera etkisi ve doğal kaynakların savurganlığı.
Öncelikle bu sorunlar çok iyi belirlenmelidir. Daha sonra bu sorunlar bütün insanlara ayrıntılı olarak anlatılmalıdır. Bugün önümüzde duran sorunlara çözüm getirmezsek ve önlemler almazsak yarın daha büyük yıkımlarla karşılaşacağımızı açıklamalıyız.bu konuda kamu yöneticilerine ve eğiticilerine önemli görevler düşmektedir. Çocuk, genç, orta yaşlı ve yaşlı herkesin çevre sorunlarına karşı bilinçli olması gerekir. Özellikle çocuklarda ve gençlerde eğitime ağırlık verilmelidir. Yalnızca çevre konusunun ders kitaplarına konması yeterli değildir. Bu sorunların gezi ve gözlemlerle uygulamalı olarak işlenmesi gerekir. Sivil toplum örgütlerinden ve kamu kuruluşlarından çevre sorunlarının çözümünde katkı sağlamalıdır. Paneller , açık oturumlar, konferanslar, ve kampanyalar düzenlenerek bütün insanlarda çevre bilinci oluşturulmalıdır.
Doğaya saygılı olmak bugün eskisinden çok daha önem taşımaktadır. Bunu yalnızca doğa bizim su , hava , besin gibi temel besinlerimizi karşıladığı için değil , onun da var olmaya hakkı olduğu için yapmalıyız. Doğanın dışında yada üstünde olmadığımız , dünyadaki diğer varlıklar gibi bizim de yalnız onun bir parçası olduğumuzu düşünmeliyiz.

12. Sürdürülebilir Kalkınmayı Esas Alalım

Kalkınmayı genel anlamda ekonomideki büyüme ve gelişme olarak tanımlayabiliriz. Sürdürülebilir kalkınma ise doğal kaynaklar tüketilmeden ve çevre yıkımına neden olmadan yapılan kalkınmadır.
Sürdürülebilir kalkınmada esas amaç, doğa ve çevre ile barışık yaşamaktır. Yani, doğal çevrenin yapısını bozmadan en iyi şekilde yararlanmaktır.
Kalkınmanın amacı toplumun ihtiyaçlarını ve beklentilerini belirleyerek üretim ve tüketim dengelerini planlamaktır. Kalkınmanın sağlıklı bir biçimde gerçekleşebilmesi için nüfus ve aile planlanması şarttır. Sanayileşmiş ülkeler ölüm ve doğum oranını ayarlayarak ekonomik ve sosyal yönden gelişmiştir.
Sürdürülebilir kalkınmanın temel esaslarından biride yenilenebilir kaynakları kullanmaktır. Bunun için yenilenebilir kaynaklara ve geri dönüşümlü ürünlere yönelmek gerekir. Bazı enerji ve hammadde kaynakları kısa zamanda yenilenemez.Uzun sürede yenilenebilir.Örneğin; ihtiyaçlarımızı karşılamak için kesilen ağaç- ların yerine hemen yenileri dikilmelidir. Bu sayede ormanlar kendilerini yeniler ve denge sağlanır.
Sürdürülebilir kalkınmayı sürekli hale getirmek için doğal kaynaklarımızı verimli ve yerinde kullanmamız gerekir. Doğal kaynaklarımız bitmez ve tükenmez değerler değildirler. Doğal kaynaklarımız kısa vadeli avantaj elde etmek yerine, uzun vadeli çıkarlara dayanmalıdır. Örneğin; sadece ulaşım ve diğer avantajlar nedeniyle verimli topraklar üzerine sanayi tesisleri yapılmamalıdır. Bunun için verimsiz topraklar seçilmelidir.
13. Sorunların Çözümlerinde Bilimsel Yaklaşımı Kullanalım

Çevremizdeki ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmeleri ile ülkemizin durumu kıyaslandığında, daha ilerde olduğumuz görülür. Üstelik, petrol gibi yer altı kaynaklarına sahip olmamasına rağmen. Petrol kaynaklarına sahip olmak, kalkınmak için çok önemli bir varlıktır. Çünkü , kalkınmanın temelinde enerji vardır.

Komşu ülkelerimizden ekonomik ve sosyal olarak önde olmamızın nedeni;Atatürkçü düşüncenin topluma yerleşmiş olmasındandır. Atatürkçü düşüncenin temeli, akıl ve bilimsel yaklaşıma dayanır. Büyük önder Atatürk, ülkemizin gerçeklerini görerek bilimsel yaklaşımları esas almıştır. En önemli kaynağın insan olduğuna inanmış ve kalifiye insan eğitimine ağırlık vermiştir. Bilimsel amaçla yurt dışına gönderdiği insanlardan yararlanarak ülkemizin kalkınmasını amaçlamıştır. Ülkemiz, kalkınmakta olan ülkeler arasında yer almaktadır. Ekonomi, kültür, sanat, bilim, siyaset ve spor alanında önemli bir yerde bulunmaktadır. Bu duruma Atatürk sayesinde ulaştığımız bir gerçektir.

Bilimsel yöntem ve yaklaşımlar, doğanın yasaları ile uyum içinde olurlar. Bilimsel yaklaşım doğa ve tabiat olaylarını düzenli bir şekilde açıklar. Doğa yasalarını açıklayan bilim, aynı zamanda doğal bozulmaları da açıklar. Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için kaynakların tüketimi kaçınılmazdır. Bu doğru bir tezdir. Ancak kaynakları gelişi güzel ve kısa vadeli çıkarlar yerine, uzun vadeli çıkarlara yönelik planlama yaparak kullanmak gerekir. Doğal kaynakları kullanırken niçin, ne kadar, ve nasıl sorularını yanıtlayarak planlamamız gerekir. Bu yaklaşım tarzı, bilimsel düşünce tarzıdır. Bilimsel yaklaşım; sorumluluk, yetki, hak, ödev ve toplumsal ahlak bilinci ile hareket etmemizi ve davranmamızı esas alır.

Çevre ve toplumsal sorunların çözümünde, Atatürkçü yaklaşımı ve onun ülkemize kazandırdığı bilimsel kuruluşların açıklamalarına göre davranmamız en etkili çözüm olacaktır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk