sponsorlu reklam Admatic -sponsor

TUTUNAMAYANLAR ROMANININ EDEBİYAT TARİHİMİZDEKİ YERİ,

TUTUNAMAYANLAR ROMANININ EDEBİYAT TARİHİMİZDEKİ YERİ,   TUTUNAMAYANLAR ROMANININ EDEBİYATIMIZDAKİ YERİ, güncel edebiyat, TUTUNAMAYANLAR ROMANININ ÖNEMİ, Oğuz Atay ve Türk Edebiyatının İlk Postmodern Romanı: Tutunamayanlar

        Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar”ı Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Gerçek anlamda “postmodernist” kabul edilen ve yazarın ilk romanı olan “Tutunamayanlar”dır. Atay, edebiyatımızda başarılı anlamda ilk postmodernist roman olan “Tutunamayanlar”la Türk edebiyatına salt bir “kült eser” kazandırmakla kalmamış aynı zamanda Türk romanına yeni bir bakış açısı, yeni bir tat, yeni bir tarz kazandırmıştır.

Hazırladığımız bu yazı dizisinin amacı, Atay’ın Türk edebiyatındaki tartışılmaz önemini ve özellikle de ilk romanı olan “Tutunamayanlar”la Türk edebiyatına giren postmodernizmi yorumlamak; postmodernizmin sosyal, bilimsel, kültürel, düşünsel, sanatsal ve tabii ki edebiyatsal önemini vurgulayarak, Atay’ın eserlerini bu çerçevede anlama çabasından ibarettir. Dizimizin bu ilk yazısında “Türk edebiyatında tür olarak romanın doğuşu”, “postmodernizmin anlamı ve tanımı”, ”modernist romanla bağlantılı ‘modern’, ‘modernite’, ‘modernizm’, ‘modernleşme’ kavramları”(*) üzerinde durulacak ve sıklıkla “alıntı yapma” tekniğinden yararlanılacaktır.
* * * * *
ROMANIN TÜRK EDEBİYATINA GİRİŞİ
Gazi Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi Hasan YÜREK, “Türk Romanında Modernist Etkinin Boyutları”(1) başlıklı, “Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yapılan yüksek lisans tezinden yararlanarak” yaptığı çalışmanın giriş bölümünde(2) , edebi bir tür olarak romanın, edebiyatımıza “Tanzimat dönemiyle birlikte” girdiğini hatırlatıyor ve şöyle devam ediyor:
“Her açıdan batılı değerlerin örnek alınmaya başlandığı bu dönemde edebiyat da etki altında kalmıştır. Bu etki sonucunda şiir gibi daha önce de var olan türler, biçim ve içerik olarak batı edebiyatından etkilenmiş; aynı zamanda roman gibi farklı türler de Türk edebiyatına girmiştir. Romanın Tanzimat döneminde verilen ilk örnekleri doğal olarak, yeni denenen bir tür olması nedeniyle, nitelik açısından pek de ileri düzeyde değildir. Bununla birlikte zaman içerisinde gelişme gösterilerek özgün örnekler verilmeye başlamış ve Türk edebiyatında bir roman geleneği oluşturulmuştur.”
Gerçekten de Tanzimat dönemiyle tanıştığımız “roman” türünün ilk örneklerine baktığımuzda, Batı romanına ve modern romana nazaran çok “sığ” kaldığı gözlerden kaçmamaktadır.
MODERNİTE(MODERNLİK) ve MODERNİZMİN TANIMI
Akyürek, Ömer Demir ve Mustafa Acar’ın Sosyal Bilimler Sözlüğü (Ağaç Yayınları, İstanbul, 1992) ’nden yaptığı alıntıda modernite(modernlik) ve modernizmi Acar ve Demir’in şöyle tanımlandığını belirtmiş:
“Modernite (modernlik) , “genel olarak bir uygarlığın kendi gelişim çizgisi içinde görece en son dönemde geliştirdiği, özel olarak da Batı uygarlığının rönesans ve aydınlanma dönüşümünden sonra kazandığı kültürel değer ve sosyal ilişkilerin özümsenmesi ile ortaya çıkan yaşam tarzı” (S.251) : modernizm ise “aydınlanma çağı ile gelen zihinsel dönüşümün ortaya çıkardığı ideoloji ve yaşam biçimi. Hümanizm, sekülerizm ve demokrasi sacayağı üzerine kurulu; egemenliği insanı özgürleştiren, kurtuluşu dinde değil bilimde arayan, insanbiçimci, insanmerkezci dünya görüşü”
Modernizmi ve moderniteyi karşılaştıran Yürek, uzun alıntısından sonra sentezi şöyle yapıyor:
“Sonuç olarak modernite, modernizm anlayışına bağlı olarak modernleşme sürecinde ortaya çıkan değişimlerin/gelişimlerin oluşturduğu yaşam tarzıdır denilebilir.”
* * * * *
Buna karşın, yukarıda açıklamaya çalıştığımız postmodernizmin “kesin olarak” sınırları çizilemediğini de belirtmeliyiz. Ruhi İNAN, Milli Eğitim Dergisi’nin 163. sayısında(Yaz- 2004) postmodernizmin kesin olarak sınırlarının çizilemediğini belirtiyor ve şunları yazıyor sınırları olmayan postmodernizmin ‘kabul gördüğünü’ belirtmek için: “postmodernizm gerçeği genel olarak edebiyat ve sanat çevrelerince kabul görmüştür.”
BİLİMSEL ALANDAKİ HIZLI GELİŞMELER ve İYİMSER BAKIŞ AÇISININ DEĞİŞİME UĞRAMASI
Genel anlamda 19. yüzyıl Avrupası’ndaki hızlı gelişmeler, “nesnel dünya” ve “medeniyetin”, “gelişmelerin” insana kazandırdığı kolaylık, pratiklik ve hızlılık “19. yüzyıl insanının gerçekliğe iyimser ve güvenle bakmasını sağlamıştır”(**) . Ruhi İNAN’a göre “I. Dünya Savaşı’nın oluşmasıyla bozulmaya başlayan bu güvensizlik ortamı, II. Dünya Savaşı’nda Nazi rejiminin ırkçı ve kitlesel kıyımlarıyla, nükleer savunma endişeleri ve endüstriyel devrim ile hızlanmıştır.”
Böylece “insanın aklıyla oluşturduğu bilim anlayışında” durmadan ilerlemesi, yine yukarıda belirtilen gerçeğe iyimser bakış, bilimsel alanda yaşanan yeni gelişmeler ve bu gelişmeleri takiben Sanayi Devrimi gibi aşamalarla başta bakış bakış açıları olmak üzere her şey “değişime” uğramaya başlamıştır.
“Doğrunun değişmeye tabi olduğu” ve yine doğrunun bir “olasılıktan” ibaret olduğu fikrinin egemen olmaya başlamasını, şu gelişmelere bağlıyor Hasan YÜREK’in de makalesinde alıntı yaparak yararlandığı Gencay Şeylan Postmodernizm(Ankara, İmge Kitabevi, 1999) adlı eserinde:
“20. yüzyılda bilimsel alanda “Quantum fiziği, Reinman ve Lobachevski tarafından geliştirilen Öklid dışı geometri, Matematiği sorgulayan Gödelteoremleri, Hiesenberg’in belirsizlik kuramı ve nihayet Einstein’ın görecelik kuramı” (S. 56) ile mevcut gerçeğin değişmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Doğrunun değişmeye tabi olduğu, bir olasılıktan ibaret olduğu fikri egemen olmaya başlamış ve gerçeğin parçalanmışlığı, yoruma açık bir yapı arz ettiği ortaya konmuştur. “
* * * * *
MODERNİST ROMANIN DOĞUŞU
“Geleneksel-gerçekçi roman 19. yüzyılda doruk noktasına ulaşıp 20. yüzyılda egemenliğini devam ettirirken bu yüzyılın ilk yarısında yeni bir roman anlayışı belirmeye başlar. James Joyce, Virginia Woolf, Marcel Proust, William Faulkner, Franz Kafka gibi yazarların öncülük ettiği bu yeni roman anlayışı, modernleşme süreci içerisinde meydana gelen bilimsel, teknolojik gelişmeler ve bunların topluma yansımasıyla birebir ilişki içindedir.”(3)
Tüm bu gelişmelerden sonra edebiyatta, felsefede, sanatta, düşün yaşamında… da değişimlerin olmaması beklenemezdi. Ruhi İNAN, bunu şöyle belirtiyor:
“Bu değişimler, 19. yüzyılda materyalist ve pozitivist dünya görüşüne dayanan sanat ve edebiyat anlayışının da yıkımı olmuştur. Gerçekliğin tartışılır hâle geldiği bu dönemde M. Proust, H. James ve J. Conrad gibi yazarlar geleneksel roman yapısının yerine, adına “modernist roman” dedikleri anlayışı yerleştirmişlerdir. Geleneksel natüralist romanın üç öğesi olan; olay örgüsü, karakter, mekân modernist romanda önemini yitirmiş, o güne kadar roman sanatında öncelikli olmayan ve bilinçli olarak kullanılmayan simge, imge, ritim ve bakış açısı gibi ögeler roman sanatında öne çıkmaya başlamıştır.”
İşte tam da bu noktada, modernist roman doğmaya başlamıştır denilebilir. İNANIN da değindiği gibi “modernist romanda” olay örgüsü-karakter-mekân önemini yitirmiştir; bu, “imge-ritim-bakış açısı” gibi ögeleri öne çıkarmıştır. Bu bahsedilen üç öge postmodern romanların olmazsa olmazıdır.
—————————————————————————————
utku.ozbaygmail.com
Kaynakça
(*) GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 28, Sayı 1 (2008) 187-202 S: 190 2. paragraf.
(**) Ruhi İNAN, Milli Eğitim Dergisi sayı 163 (Yaz- 2004)
(1) Hasan YÜREK GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 28, Sayı 1 (2008) 187-
202 ayrıca YÜREK, “Türk Edebiyatında Modernist Etkinin Boyutları” altbaşlığındaki numaralanmış maddeye şu dipnotu eklemiş: ” Bu çalışma, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında Modernizm adıyla 2005 yılında Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yapılan yüksek lisans tezinden yararlanılarak hazırlanmıştır.”
(2) 1.GİRİŞ, Romanın Altyapısı
(3) Hasan YÜREK GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 28, Sayı 1 (2008) 187-202 s.193



Utku Özbay


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk