ŞAİR VE YAZAR, FAZIL AHMET EDEBİ KİŞİLİĞİ, FAZIL AHMET FİKRİ VE EDEBİ YÖNÜ KİŞİLİĞİ HAYATI ESERLERİ SANATI, FAZIL AHMET HAYATI ESERLERİ EDEBİ KİŞİLİĞİ,
KAYNAK : Nuray YAZICIOĞLU
nurayyazicioglu@hotmail.com
FAZIL AHMET AYKAÇ (1884 – 1967)
- Hiciv geleneğini mizaha dönüştürmüştür.
- İğnelemek, alay etmek onun özelliğidir.
- Eserleri: Kırpıntı, Divançe’i Fazıl, Harman Sonu, Şeytan Diyor ki, Tarih Dersi
GENİŞ İÇERİK
Fazıl Ahmet Aykaç, Türk edebiyatının yetiştirdiği fakat ne yazık ki gölgede kalmış nadir zekalardan ve “politeknik” denmeye layık isimlerindendir. Geniş ilgi alanları, hareketli sosyal yaşamı ve renkli kişiliği ile onu II. Meşrutiyet’ten sonra gelişen şartların ve değişen muhitlerin her dem taze kalemlerinden biri olarak görürüz.
Fazıl Ahmet, keskin zekası, sivri dili ve güçlü kalemiyle mizah edebiyatımızın vazgeçilmez şahsiyetleri arasında yer almış, yazdığı dönem boyunca nesirlerindeki mükemmel Türkçesi yanında şiirlerindeki buluşları ile de büyük bir okuyucu ve hayran kitlesini etrafında toplamıştır.

Liseyi bitirince Sanayi-i Nefise’nin -şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi- mimari bölümüne devam eder. Daha sonraları tahsil için Avrupa’ya gitme imkanı bulamayan Aykaç, Paris Ecole Libre desSciencesPolitiques et Morales’in(Siyasal Bilgiler Fakültesi) derslerini mektupla takip ederek tamamlar. Almanca ve İngilizce de öğrenerek, bildiği yabancı dil sayısını artırır.
Fazıl Ahmet, babasının vefatı üzerine çok genç yaşta hayatını kazanmaya , annesi ile en büyükleri olduğu üç kardeşini geçindirmeye mecbur olur. Bu nedenle iş hayatı oldukça erken başlar. İlk olarak Maarif Nezaretinde “Mekatib-i Ecnebiye Kalemi”nde çıraklık yapar. Halil Ethem Bey’in Fazıl Ahmet’i tanıması, Müze Kütüphanesinde çalışmasına imkan verir. Yaşam şartlarının ağır olması onu gündüz yanında gece de ders vermeğe mecbur eder. Müze Kütüphanesinden Darphane Tahrirat Kalemine geçer. Bir süre de İzmir Valisi Kazım Paşa’nın özel katipliğini yapar.
Celal Sahir’in çıkardığı Seyyare Gazetesi’ndeki baş makalelerinin beğenilmesi sonucu 1908’de Darülmuallimin’e öğretmen olarak atanır. Burada edebiyat ve felsefe dersleri verir. Daha sonraları Sanayi-i Nefise’de estetik ve mitoloji, İstanbul ve Galatasaray Liselerinde felsefe, edebiyat, pedagoji, Fransızca ve usul-i tercüme okutur.
Galatasaray’da muallim iken 1927’de dördüncü dönem Elazığ milletvekili seçilir. 1938’e kadar bu görevini sürdürür. Atatürk’ün ölümünden sonra Ankara’dan ayrılarak İstanbul’a döner. Daha sonraları Diyarbakır milletvekili seçilerek tekrar Ankara’ya döner ve 1950 seçimlerine kadar siyasi hayatta yer alır.
Son görevi Şehir Tiyatroları Edebi Kurulu’ndadır. Ömrünün son zamanlarını felçli olarak geçiren Fazıl Ahmet, 5 Aralık 1967’de tedavi edilmekte olduğu Cerrahpaşa Hastanesinde vefat eder. Zincirlikuyu Mezarlığına defnedilir.
Fazıl Ahmet Aykaç, her tür konuyla yakından ilgilenen ve malumatı çok geniş olan bir şahsiyettir. Fizik, kimya, metafizik, tarih, hukuk, mimari, resim gibi pek çok saha ile ilgilenmiş ancak hiçbirini kendisine meslek edinmemiştir. O şair, edip ve tenkitçi kişiliği ile tanınmıştır.
Fazıl Ahmet Aykaç, her tür konuyla yakından ilgilenen ve malumatı çok geniş olan bir şahsiyettir. Fizik, kimya, metafizik, tarih, hukuk, mimari, resim gibi pek çok saha ile ilgilenmiş ancak hiçbirini kendisine meslek edinmemiştir. O şair, edip ve tenkitçi kişiliği ile tanınmıştır.
Çok hareketli bir kişiliğe sahiptir. Kendisini bu kadar yorması sonucu sık sık baş ağrıları ve uykusuzluk çekmiş, bu nedenle ara sıra tedavi görmeye ve sanatoryumlara gitmeğe mecbur kalmıştır. Kendisi bu konuda şöyle der: “ Ben tıpkı obur bir adam gibiyim. İçtimai hayatta ne kadar perhizkar isem fikrî hayatımda da o kadar abur cuburcu bir adamım… Neler okumam ki… Felsefe, hukuk, riyaziyat, sanat, içtimaiyat, eski lisanlar, astronomi, sosyoloji…Fakat son zamanlarda daha çok siyasî, edebî, felsefî eserlere meyyalim.”(1)
Fazıl Ahmet’in dil konusundaki yeteneği de oldukça dikkat çekicidir. Küçük yaşta çok iyi Arapça ve Farsça öğrenmiştir; hatta Acem dilinde güzel gazeller yazacak kadar ilerlemiştir. Bunun yanında çok iyi Fransızca da bilir. “r”leri “ğ” olarak telaffuz etme kusuru, Fransızca konuşurken bir meziyet halini alır. İngilizceyi de gayet iyi bilir. Bir ara da Almanca ve İtalyanca ile de ilgilenmiştir. Sadece bu dillerle ilgilenmez, edebiyatlarını da yakından takip eder. Bilhassa Acem ve Fransız edebiyatlarına meraklıdır.
Aykaç’ın en büyük meraklarından biri de eski divanlarımızdır. Bu divanların en ücra, gizli unutulmuş köşelerine kadar girip buralardaki orijinal mazmun ve fikirleri bulup çıkartmaktan büyük zevk alır. Divan şairlerinden en sevdiği Nedim’dir. Hatta kendisi ile yapılan bir röportajda uzun bir seyahatte yanına alacağı tek kitabın Nedim Divanı olacağını söyler. Konuşmalarında Nedim, Şeyh Galip, Fuzûli gibi şairlerden beyitler kullanmayı pek sever. Hafızasında ise pek çok şiir bulunur.