sponsorlu reklam Admatic -sponsor

Ahmet Mithat Efendi’nin “Dürfdane Hanım” Adlı Romanının Tahlili

KAYNAK
WWW.YENİEDEBİYAT.NET

A.Şekil Yönüyle İnceleme
1.Romanın Adı:Dürdane Hanım
2.Romanın Yazarı: Ahmet Mithat Efendi
3.Romanın Basıldığı Yer ve Tarih: Birleşik Basım Paz. San. Tic. Ltd. Şti. Yeşilce Mah. Çelik Sok. Akbeniz İş Hanı No: 69 A 4.Levent İstanbul /Kasım-2004
4.Romanın Yayınevi veya Yayımlayanı: Eflatun Yayımcılık
5.Romanın  Ebatları: 21X14
6.Romanın Sayfa Sayısı: 176
dürdane hanım ile ilgili görsel sonucuB.İçerik Yönüyle İnceleme
1.Olayın Özeti
A:Romanın Olay Örgüsü:Acem Ali Bey’in Sohbet Efendinin yanına gelerek; Papazoğlunun hırsız olduğunu vurgulaması ve Çerkes Sohbetle yapacakları iş öncesi sohbet etmesi, Acem Ali Bey’in Sohbet Efendiyi otele götürüp sınırsızca eğlendirmesi ve Sohbet Ağa’nın para karşılığında biriyle beraber olmak istememesi, Sohbet Ağa’nın gece uykusunun kaçması ve Acem Ali Bey’in vücudundaki anormalliklerden kız olduğunu fark etmesi, Ayşe Ebenin ortadan kaybolması akabinde müfettişin eve gelip sorgulama yapması, Ayşe Ebe’nin eve dönmesi ve Dürdane Hanım’a gizlice nasıl götürüldüğünü, Dürdane hanım’ı doğurtmasını ve Acem Ali Bey’in kız olduğunu anlamasını Ailesine anlatması, Ulviye Hanım’ın Dürdane Hanım’a olan merakından dolayı erkek kılığına girip; Dürdane Hanım’ın aşkı Mergub Bey’i öğrenmesi ve dahada ileri gidip telefonun bir ucunu Dürdane Hanım’ın odasına takarak her gece onların aşkını dinlemesi, Ulviye Hanım’ın Gün geçtikçe Mergub Bey’in gerçek yüzünü tanıması, Ulviye Hanım’ın Mergub Bey’i kendisine aşık etmesi, Ulviye Hanım’ın Mergub Bey’i yalısına çağırıp gerçekleri yüzüne vurması ve rezil etmesi, Acem Ali Bey’in Sohbet Bey’e hikayenin tamamını –kendisinin ulviye olduğunu çaktırmadan- anlatması, Sohbet Ağa’nın başına gelen haksız olayı anlatarak bunun Mergub Bey olayındada tekerrür edebileceğini belirtmesi ve bunun üzerine Acem Ali Bey’in Sohbet Ağanın Mergub Bey’in ilk başta evlenmeyi kabul ettiğini, Sonradan Dürdane’nin deliye benzer hareketlerinden dolayı Mergub’un vazgeçtiğini aslında Memduh diye birinin Dürdaneye sırılsıklam aşık olduğunu anlatması, Memduhun Mergub’un cezalandırılmamasını istemesi, Dürdane Hanım’ın Ulviye Hanım’ın evini ziyarete gelip Mergub Bey’in kendisini sevmediğini ve reddettiğini gösteren mektubu okutması, Acem Ali Bey ile Sohbet Bey’in Mergub Bey’i Dürdane Hanım’ın yalısına götürmesi, Dürdane Hanım’ın herkesten gizli aldığı zehirin tesiri göstermeden son konuşmalarını yapması ve vefat etmesi, Mergub Bey’in evlendiği kadın tarafından öldürülmesi ve Ulviye Hanım’ın Sohbet Bey’i önce kölesi sonra kocası yapması.
b.Romanın Olay Halkalarından Öyküler
“Garip değil midir ki Acem Ali Bey, Papazoğlu’nu denizci Sohbet’in yanında görür görmez sanki yankesiciyi kırk yıldır tanıyormuş gibi Sohbet’e “A be Sohbet! Senin hırsız olduğunu bilmezdim! Böyle Yankesicilerle ne işin var?” demesin mi?”
“Kısaca bu şüphe çok kısa sürdü; çünkü içkileri, yemekleri emreder iken bu delikanlının kese sahibi olduğu anlaşılacak tavırlarda bulunması,kinci derece olarak kendisinin bir mirasyedi ve Sohbet’in dahi onun yanında dalkavuk olduğu hükmünü verdirip, bir de delikanlının adının “Acem Ali Bey1 olduğu anlaşılınca, zaten Ali Bey’in dahi adı Galata’da şurada burada yavaş yavaş ünlenmeye başladığından, bu ikinci hüküm dahi bir yana bırakıldı; herkeste en doğru inanış ortaya çıktı.”
“__Nasıl arkadaş? Bu kızlardan hangisini beğendin?
__Ben mi?
__Ya kim olacak? Artık bu geceyi bekar geçirmek olmaz ya?
__Eğer benim için düşünüyorsan, hiç düşünme! Kendin içinse, hiç ummam ki senin gibi bir bey böyle pis karılara tenezzül etsin.”
“Ancak kaldırdığı başını yeniden yastık üzerine koymadı. Çevreyi kolaçan ettikten sonra,gözleri Acem Ali’nin üzerine dikilip orada hemen mıhlandılar kaldılar.
Acem Ali hala horlamaktaydı.
Çerkes Sohbet, hem Ali’yi seyrediyor, hem de yüzünde o kadar başkalaşmalar görülüyordu ki dikkatli biri bunu görecek olsa, yüreğinden dahi pek çok şeyler geçmekte olduğunu düşünebilirdi; çünkü insanın yüzü yüreğinin aynası derler.
Sakın sandalcı baba genç Acem delikanlı hakkındaki düşüncesini değiştirmiş olmasın?”
“Ne göreceğiz? Soyunduğu zaman ceketini, yeleğini, frenk gömleğini çıkarıp yalnız fanilasıyla yatağa girmiş olan Acem Ali Bey’in göğsündeki fanilanın altına sanki iki turunç koymuşlar gibi bir hal!
Fakat sandalcı Sohbet bir az daha cesaret edip de Ali’nin göğsüne elini koymuş olsaydı, bu küreciklerin turunç kadar katı olmadıklarını görerek sanki en güzel kız memelerinden bir çift meme olduğunu anlardı
Demek oluyor ki, Acem Ali Bey denilen ve rıhtım üzerinde on kişiyi çil yavrusu gibi dağıtan kahraman, pek nazik bir kızmış.”
“Doğum sırasındaki hizmetimde göstermiş olduğum çabadan dolayı Dürdane Hanım’ın belirttiği memnunluğu üzerine, genç beyefendi bana teşekkürlerini sunmaya başlayarak o kadar güzel sözler söyledi ki, kendisi hakkında duymaya başladığım güzel duygular, bir anda en yüksek dereceye vardı. Hatta benim kadar genç olan bir kadına ebe nine diye seslenmekten utanacağını dahi söyleyerek, gençliğim ve güzelliğim konusunda o kadar zarifçe övgülere girişti ki, bu terbiyeli zarifliği bana aşkını ilan etme hevesinde bulunan bir erkekte de görmeyeceğimi açıkça söylüyorum.Hele “Ayşe Hanım, sizi buraya kadar getirmek için epeyce korkuttuğumdan dolayı pek üzgünüm; ama işimizin ne kadar önemli bir iş olduğunu anladınız ya? Öyle dikkatli davranmakta mazur olduğumu elbet kabul edersiniz. Dikkat son zaman kadar devam eyledikten başka, ondan sonra da sırrın tutulmasına çalışacaksınız; sanki bir garip düş görmüşsünüz sözün kısası. Ama görülen düşleri de yorumlatmak için şuna buna söylemek alışkanlıktır; bu düş ise, bir yorumcuya da söylemeyecektir. Her neyse, sizi buraya getirdiğim zaman korkuttuğum kadar, buradan götürdüğüm zaman korkutmayacağım.” Dediğinde, az kalsın, “Ah iki gözüm beyim! Beni birlikte alıp cehennemlere, cehennemin çok derin kuyularına kadar götürsen memnun olarak giderim,” diye boynuna sarılıverecektim…”
“Beni dinleyiniz! Sırrımız açığa çıkmayacak diyorum. Dürdane Hanım’ın bu sırrını açığa çıkaracak bir kimse olabilirse, o da yalnız siz olabilirsiniz. Sonra kendinizi ciddi olarak gerçekten yok biliniz. Bana olan aşkınıza gelince, tekrar ederim ki, dünyada bir kadın sevmek mümkün olsaydı sizi severdim! Ama bakınız!” diyerek elimi eline aldı. Göğsüne götürdü. Frenk gömleğinin altında yusyumru ve kaskatı iki kız memesini elime vermesin mi!”
“Sonunda ertesi günü tam da Ulviye’nin bu üzüntüsü sürerken, Mergub Bey sözleşilen saatte, yalının arka kapısından içeri girdi.”
“O kadar cesaretli olmayınız beyim! Ben öyle adamlar tanırım ki, melek gibi bir kızcağızı baştan çıkarmış olduğu halde, ona oranla, mesela benim gibi çingene suratlı bir kadına dahi istek duyduğunu belirtmiştir.”
“Sözünüz Bitti mi?
__İsterseniz, bitmiş olsun. Ama gerçeği bilse idiniz, bu konuda kulunuzu asla azarlamazdınız. Zaten benim Dürdane’yi hiç sevdiğim yoktur. O beni sevdi. Bende genç kız üzülmesin diye aşkına karşılıkta bulundum.
_O karşılık dahi deneyimsiz bir kızı gebe koymaya kadar vardı, öyle değil mi?
_O kusur dahi bende midir efendim?
_Estağfurullah! Hiç erkek beyefendilerde kusur olur mu?”
“Ulviye Hanım Mergub Bey’in kolundan tutarak telefonun yanına kadar götürdü ve dedi ki:
_Şuraya kulak veriniz.Pek kulak vermeye ne de gerek?İşte Dürdane’nin odasında söylenen sözler sanki burda söyleniyormuş gibi ayan beyan işitiliyor.”
“_Dürdane’yi nikah edip etmeyişim sizi asla ilgilendirmeyen bir şeydir.
_Tam tersine, tamamıyla beni ilgilendirir. Bir daha soruyorum: Dürdane’yi…
_Hayır efendim, hiç zahmete girmeyiniz.Ben size pek mertçe söyleyeyim ki, ben kız oğlan kız olduğu halde benimle sevişirken o kadar cüretli gördüğüm bir kızı alamam. Onda bu sevişme cüreti varken, yarın başka birini dahi, beni sevdiği gibi sevmeyeceğini nereden bileyim?
2.Kişiler
a.Asıl Kişiler: Dürdane Hanım,Ulviye Hanım(Acem Ali Bey),Sohbet Ağa, Mergub Bey
Acem Ali Bey:”Acem Ali Bey on sekiz, en çok on dokuz yaşlarında tahmin olunabilecek bir delikanlı idi; vücudu ince, boyu uzunca ve elleri küçücük olduğuna göre, öyle Pazar kayıkçılarını birbirine çarpıştırmaya yetecek gücün nerede olduğuna insan şaşardı.Sakalı ve bıyığı henüz belli bile değildi…..
“Acem Ali’nin yüzü İranlılardan çok, Arabların soylu yüzlerine benziyordu. Hatta Acemler çoğunlukla kıllı oldukları halde, Ali’nin, tam tersine, kılsızca olması araplığa benzeriğini artırıyordu; burnunun ve ağzının pek küçük olması ve dişlerin hem küçük hem de kar gibi beyazlığı Şam’da, Halep’te rastlanan erkek sevgililerden başka hemen hiçbiryerin dilberinde bulunmaz.
Ulviye Hanım: ”Ulviye Hanım, ancak yirmi yedi yirmi sekiz yaşlarında bir taze duldu. Kendisi bir az esmerceyse de yüzü o kadar güzel ve vücudu öyle oranlıdır ki bir az dikkatle bakanlar, kendisini en güzel kadınlardan sayarlardı.”
Sohbet Ağa:”Orta boylu, sarı bıyıklı, sarı benizli, otuz beş yaşlarında ve denizci kılığında bir adam,…”
Mergub Bey: “Kendisi hem beyaz tenli hem de bir az sinirli bir adam olduğundan, en küçük bir etkilenme ile ya başına sıçrayan kandan yüzünün mosmor olması ya da kanının kalbine hücumuyla sapsarı kesilmesi gibi belirtiler dahi iç yüzünü incelemeye ve anlamaya yardım eylerdi.”
b:Yardımcı Kişiler: Ayşe Ebe, Gülbeyaz Kalfa, Memduh Bey, Kıranta Rum, Müfettiş, Ataullah Bey, Paşa, Cemal Ağa, Mansur Ağa, Lütfiye Hanım
Ayşe Ebe: “Bu Ayşe Ebe her ne kadar loğusalar kendisine her zamanki gibi “ebe nine” diye seslenirselerse de, kendisi “nine” sayılacak kadar yaşlı olmayıp, sanki kız kardeş sayılacak kadar genç bir kadındır. Fakat genç değil! Hem genç, hem de oldukça ve daha doğrusu pek çok güzeldir.”
c.Kişiler Arasındaki ilişkiler: Acem Ali Bey aynı zamanda Ulviye Hanımdır. Sohbet Ağa Acem Ali Bey’in dostu olmuşken hikayenin sonunda Ulviye hanım’ın eşi olacaktır. Dürdane Hanım ile Mergub aşıktaşlık yapmıştır ama Mergub Dürdane’den sadece hoşlanmıştır. Memduh Bey Dürdane Hanım’ın Mergub’a olan duygularının aynını Dürdaneye beslemektedir. Gülbeyaz Dürdane’nin kalfası olmakla beraber Mergub’un asıl yüzünü anlamıştır. Ayşe Ebe Dürdane Hanım’ı doğurtmuştur. Kıranta Rum Acem Ali Bey’i soymaya kalkışmasına rağmen bu kalkışma sadece teoride kalmıştır. Ataullah Bey Dürdane’nin oğludur. Mansur ağa Sohbet ağayı büyüten kişi, Lütfiye’de onun ilk aşkıdır.
3.Olayın Geçtiği Mekanlar
a.Mekanlar ve Bu Mekanların Özellikleri:
Galatadaki Meyhane: Herkesin içtiği önlerindeki fıçıların örümcek ağıyla kaplı olduğu mekandır. En kalabalık günleri Cumartesileridir.
Beyoğlundaki Otel: Her türlü lüksü barındıran. Kadınların raks yaptığı bir mekan.
Yalılar: Geniş, ferah, hizmetçilerin görev yaptığı yerlerdir.
b.Mekanların Kahraman ve Olaylarla İlişkisi:
Galatadaki Meyhane: Kıranta Rum’u Acem Ali Bey’in tehtit ettiği ve Acem Ali Bey’in Sohbet Ağa’ya iş teklif ettiği yer.
Beyoğlundaki Otel: Acem Ali Bey ile Sohbet Ağa’nın planı derinlemesine konuştukları ve Sohbet Ağa’nın bar kadınlarıyla yatmayı reddettiği yer.
Ulviye Hanım’ın Yalısı: Dürdane Hanım’ın yalısını telefonla Ulviye Hanım’ın dinlediği yer ve Ulviye Hanım’ın Mergub Bey’e dersini verdiği yer.
Dürdane Hanım’ın Yalısı: Mergub Bey ile Dürdane Hanım’ın Aşıktaşlık yaptığı yer ve hikayenin sonunun gerçekleşip Dürdane’nin öldüğü yer.
4.Zaman
a.Kronolojik Zaman
1.Gündüz: Hikaye pek gündüzleri geçmez. Sadece Ulviye Hanım’ın Mergub Bey’i kabul ettiği yer ve uşaklarla mektup yollama gibi sahneler gündüzleri geçer.
2.Gece: Olayın tamamı neredeyse gece geçer. Aşıktaşlıklar, alıkoymalar vs. olaylar
3.Mevsimler: Romandaki ceket gibi kıyafetlerin giyilmesinden soğuk bir mevsim olduğu anlaşılmaktadır.
4.Yıl: Tanzimat Döneminde yazılmıştır.
b.Zamanda Geriye Dönüşler: Zamanda geriye dönüş yoktur. Çünkü hikayeler zaten ayrı ayrı verilmektedir.
5.Anlatıcının Bakış Açısı
a.Hakim(İlahi) Bakış Açısı: Yazarın dil ve anlatımıyla da sentezlenen bu anlatım türü romandaki tek bakış açısıdır. Romanda yazar her zaman her şeyi bilir. Araya gereğinden fazla girer. Bu yazıldığı dönemin özelliğinden de kaynaklanır.
“Ayrıca öyle bir bakışa Acem Ali’nin değeri yok muydu? Hem bu bakışın Acem Ali dahi farkına vararak her ne kadar kahredici pençesinde arslanları yıldıracak bir kahraman olduğunu kendisi daha biliyor idiyse de, ne de olsa gençliği ve güzelliği olmasından dolayı öyle babayiğit bir adamın böyle bir bakışından utanarak önüne bakmaya yüreğinde bir zorunluluk duydu.”
6.Dil ve Anlatım Özellikleri
a.Anlatım Türleri
Öyküleyici Anlatım: Türünün roman olması dolayısıyla bu anlatım türü kaçınılmazdır.
Betimleyici Anlatım: Bu romanda daha çok olaylara giriş yapılmadan kullanılan türdür.
Öğretici anlatım: Hikayenin ortasında durup bilgi verme amacı güden bir yazardır.
Söyleşmeye bağlı anlatım: Romanın hemen hemen çoğu yerinde söyleşmeler vardır.
b.Dil ve Üslup Özellikleri
1.Akıcılık: Uzun ve devrik cümle fazlalığından akıcı bir tür değildir.
2.Duruluk-Açıklık: Dilin acemice kullanımı ve yetkin olamamasından dolayı duru ve açık değildir.
3.Yalınlık: Uzun cümlelerde gereksiz sözcükleri pek çok yer verilmiştir. Bu nedenle yalın bir eser değildir.
7.Romanın Türü
Macera Romanı: Macera Romanıdır. Pek çok kişinin başından geçen maceralı olayları anlatır.
8.Romanın Konu ve Teması: Romanın konusu Dürdane’nin başından geçen aşk ve dramdır. Teması ise aşk ve dramdır.
C.Romanın yazıldığı Dönemle İlişkisi:
Roman hem içeriği hem de üslubu bakımından yazıldığı dönemi yansıtır.Batıdan alınan yeni icatları, Sosyal sorunları vb. konuları işler
Ç:Yazarın Hayatı, Sanatı ve Eserleri Hakkında Kısa Bilgi:
Yazar döneminde en çok kitap yayınlayan yazardır. Bu yüzden lakabı da “Yazı Makinası”dır. Sanatı eğitmek için kullanır ve her romanında irili ufaklı bilgiler verir. Diğer eserlerinden bazıları: Hüseyin Fellah, Felatun Bey ile Rakım Efendi, Kıssadan Hisse, Letâif-i rivayat
D:Roman Hakkında Kişisel Duygu ve Düşünceleriniz:
Bu roman özellikle ilk okunduğu zaman insanı gerçekten çok etkiliyor. Ne kadar üslup yönünden zayıf olsa da o dönemde böyle akıl dolu bir romanı yazmak gerçekten büyük bir ustalık gerektiriyor. Popüler Kültürün sürüklediği yeni romancılarımız böyle ustaları örnek almalıdır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk