sponsorlu reklam Admatic -sponsor

BİLGİ FELSEFESİ,EPİSTEMOLOJİ DERS NOTLARI,KONU ANLATIMLARI,ÖZET MADDELİ

BİLGİ FELSEFESİ EPİSTEMOLOJİ DERS NOTLARI,BİLGİ FELSEFESİ KONU ANLATIMLARI, BİLGİ FELSEFESİ ÖZET MADDELİ, FELSEFE KONU ANLATIMLARI,


FELSEFE DERSİ TÜM NOTLARI İÇİN TIKLA, ÜNİTE ÜNİTE ÖZET ÖZET NOTLAR :))))


ÜNİTE 2: BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ )

 A. Bilgi Felsefesinin Anlamı ve Konusu (Alanı)
Bilgi nedir? sorusunu temele alan felsefe dalına bilgi felsefesi (epistemoloji) denir.
Bilgi felsefesinin konusu; insan bilgisinin yapısı, imkânı, kaynağı, ölçütleri, sınırları ve değerleridir.

B. Bilgi Türleri
1. Gündelik Bilgi: İnsanların gündelik hayatında sıradan deneyimleri sonucunda elde ettikleri sıradan bilgidir. Örneğin havanın bulutlanmasına veya romatizma ağrılarının artmasına dayanarak yağmurun yağacağını ileri sürmek.
Özellikleri: Kaynağı kişinin algıları, gözlemleri ve deneyimleri (yaşantıları) dir. Sistemli değildir. Basit düzeyde neden-sonuç ilişkisine dayanır. Özneldir, bu nedenle genel-geçer değildir. Doğruluğu kesin değildir. Pratik faydaya yöneliktir.
2. Dini Bilgi: Tanrıyı ve Tanrıyla ilişkisi olan evreni açıklamaya çalışan bilgi türüdür.
Özellikleri: Dini bilgiler inanç aracılığıyla oluşturulur. Kaynağı; vahiy, kutsal kitaplar ve peygamberler (hadisler) dir. Eleştiriye açık değildir (dogmatiktir). Kesindir ve zaman içerisinde değişmez. Emreder ve itaat ister. Amacı insanın manevi (iç) yaşantısına ışık tutmak ve toplumsal yaşamı düzenlemek.
3. Sanat Bilgisi: Sanatçının, yaratıcı hayal gücü ile nesnelere yönelip, onları farklı biçimde yorumlamasıyla oluşan bilgidir.
Özellikleri: Kendine özgü dili vardır. Subjektiftir (özneldir). Bu yüzden eleştiriye açıktır. Akıldan çok duygulara ve sezgilere dayanır. Doğruluğu veya yanlışlığı yoktur. Burada var olan gerçeklik kişisel ve öznel gerçekliktir. Sanatçının amacı güzele ulaşmaktır. Fayda amacı güdülmez. Birikimli olarak ilerler.
4. Felsefi Bilgi: Eleştirel düşünme sonucu ortaya çıkan bilgi türüdür. İnsanın varlık, bilgi ve değerler hakkında aklıyla ortaya koyduğu genel düşüncelere dayanan bir bilgidir.
Özellikleri: Eleştireldir (sorgulayıcıdır). Akıl ve mantık ilkelerine dayalıdır. Sistemli ve tutarlı bir bilgidir. Ele aldığı konular bakımından evrenseldir. Çünkü ele alınan konular tüm insanlığa ait ortak konulardır. Ayrıca her şey felsefenin konusudur. Bu yönüyle de evrenseldir. Sonuçları bakımından subjektiftir (özneldir). Yani kesinliği yoktur. Bu yüzden ortaya koyulan görüşler kişiden kişiye değişir yani görecelidir. Birleştirici ve bütünleyicidir: Ele aldığı konuları bir bütün olarak kavramaya ve açıklamaya çalışır. Yığılan/biriken (kümülatif) fakat ilerlemeyen bir bilgidir (Çünkü açıklamalarında bitmişlik ve kesinlik yoktur). Olması gerekenden hareket eder. Yarar amacı güdülerek yapılmaz. Sorular yanıtlardan daha önemlidir. Kendini yenileyebilir: Felsefe hiçbir konuda son sözü söyleyemez. Ortaya koyulan bilgilerle ilgili her an yeni bir felsefi açıklama mümkündür.
5. Bilimsel Bilgi: Bilimsel yöntem ve usullerle doğrulanmasının mümkün olduğu en güvenilir bilgidir. Olguları, toplumu ve insanı araştırma konusu yapar. Özellikleri: Evrenseldir; çünkü insanlığın ortak mirasıdır. Herkes bilime katkıda bulunabilir. Bu nedenle bilim herhangi bir bireyin veya ülkenin tekelinde değildir. Sonuçları bakımından genel-geçer ve evrenseldir. Birikimli olarak ilerler. Olanı inceler ve olması gerekenler hakkında öngörüde (tahminde) bulunur. Objektiftir (nesneldir): Duygu ve önyargılardan bağımsızdır. Tekrarlanabilir: aynı koşullarda aynı sonucu verip yinelenebilir. Tutarlı ve geçerlidir. Sistemli ve düzenli bir bilgidir.
Gözlem ve deneye dayanır. Nedensellik ve determinizm ilkelerine dayalı açıklamalar yapar. Varlığı parçalara bölerek inceler.
6. Teknik Bilgi: Teknik, doğadaki nesneleri insanlara yararlı araç-gereç haline getirme etkinliğidir. Bu araç-gereçlerin yapımının bilgisi teknik bilgidir. Bilimsel ve gündelik bilginin gündelik yaşama uygulanması sonucu oluşur. Örneğin; ateşin, tekerleğin, otomobil ve bilgisayarın oluşturulması teknik bilgidir. Özellikleri: Araç-gereç yapımına ve kullanımına dayanır. Faydaya yöneliktir. Bilimsel gelişmeyi hızlandırır. İnsanın doğaya egemen olmasını kolaylaştırmayı ve doğadan daha verimli faydalanmasını amaçlar.
C. Bilgi Felsefesinin Temel Kavramları
Gerçeklik: Düşünceden bağımsız olarak var olan bir durum, olgu veya nesnedir. Gerçeklik, varlığın bir özelliği veya var oluş tarzıdır. Örneğin; taşın sertliği, pamuğun yumuşak olması.
Doğruluk: Bir yargının gerçeklikle uyuşmasıdır. Yani bilginin nesnesi ile örtüşmesidir. Örneğin; dışarıda hava sıcak dediğinizde dışarıda gerçekten hava sıcaksa doğru, sıcak değilse yanlıştır.
Temellendirme: Ortaya atılan bir düşünce, iddia için dayanak, temel bulma işlemidir. Yani onu ispatlama, kanıtlama işlemidir.

Ç. Bilgi Felsefesinin Temel Soruları
Bilginin kaynağına ve ölçütüne ilişkin sorular: Bilgimiz nereden geliyor, kaynağı nedir? Acaba bilgilerimiz doğuştan mıdır? Yoksa sonradan mı kazanılır? Sonradan kazanılıyorsa, bunda rol oynayan faktörler nelerdir? Akıl mı, deney mi, sezgi mi, yoksa duyumlar mıdır? Doğru bilginin ölçütü nedir?
Bilginin değerine ilişkin sorular: Genel-geçer doğru bilgi var mıdır? Bilgilerimizin sınırı nedir? İnsan her şeyi bilebilir mi?

D. Bilginin Doğruluk Ölçütleri
a) Uygunluk: Bu görüşe göre doğruluk, düşünce ile nesnesi arasındaki tam uygunluktur. Yani bir nesne hakkında oluşturduğumuz bir yargı, nesnenin kendisine uyuyorsa doğrudur.
b) Tutarlılık: Bir önermenin doğruluğu, sistemde daha önce kabul edilmiş doğru önermelerle çelişmemesine dayanır. Yeni önerme, var olan önermelerle çelişiyorsa yanlıştır. Yani önerme, bir bütün içinde diğerleriyle çelişmemesi gerekir.
c) Tümel uzlaşım: Bir önermenin doğruluğu, herkesin veya çoğunluğun kabul ettiğidir.
ç) Apaçıklık: Bir bilgi, hem açık hem seçik hem de kuşku duyulmayan bir açıklıkta ise doğrudur. Açık bilgi, bir bilginin bir bütünlük içinde, tutarsızlık içermeden kavranmasıdır. Örneğin; baş ağrısının bilinmesi ve ağrının açıkça hissedilmesi gibi. Seçik bilgi ise, bir bilginin başka bir bilgiyle karıştırılmaması durumudur. Örneğin; baş ağrısının diş ağrısı ile karıştırılmaması.
d) Yarar: Bir bilgi yararlı, uygulanabilir sonuçlar veriyorsa veya bir problemi çözebiliyorsa doğrudur.

E. Bilgi felsefesinin Temel Problemi: Doğru Bilginin İmkânı Problemi
1) Doğru Bilginin İmkânsızlığı (Septisizm): Doğru bilginin mümkün olmadığını savunan görüşe

Septisizm (şüphecilik) denir. Septisizmi ilk kez sistematik olarak kullanan Sofistler (Protagoras, Gorgias) temel olarak, kesin ve mutlak bilginin olamayacağını, insanların algılarının göreceli olduğunu savunarak bilgide rölâtivistliği (göreceliği) savunmuşlardır. Onlara göre her şey rölatif (göreceli) olduğu için bilgi doğruya değil, yarara bağlanmalıdır. Yani pragmatisttirler. Gorgias sadece bilginin imkânsızlığını reddetmekle kalmaz, varlığın kendisini de inkâr eder. Gorgias; “hiçbir şey yoktur, olsaydı da bilemezdik, bilseydik de başkalarına aktaramazdık” diyerek görüşlerini Nihilizm’e (Hiççilik) kaydırmıştır. Pyrrhon’a göre, nesnelerin ne olduğunu bilemeyiz. Çünkü duyular olsun, akıl olsun, bize nesneleri oldukları gibi değil, göründükleri gibi gösterirler. Her yargı ve her yargının çelişiğini söylemek mümkündür. Yapılması gereken şey, her türlü kesin yargıdan kaçınmaktır.

2) Doğru Bilginin İmkânı (Dogmatizm): Doğru bilginin mümkün olduğunu savunan görüşe dogmatizm denir. Dogmatik filozoflar, bilginin nereden geldiği (kaynağı) konusunda farklı görüşlere sahiptirler, bu nedenle farklı akımlar ortaya çıkmıştır.

a) Rasyonalizm (Akılcılık): En önemli temsilcileri ise Sokrates (Diyalektik konuşma), Platon (İdealar kuramı), Aristoteles (madde-form ilişkisi), Descartes (Metodik şüphe), Hegel (Diyalektik idealizm: tez-antitez-sentez), Farabi ve Leibniz.
Rasyonalizme göre doğru bilgi mümkündür ve doğru bilgiye ancak akılla ulaşabiliriz. Akıl, doğuştan bilgi edinme yetisi ile donatılmıştır. Yani biz bilgilere doğuştan sahibiz. Bunun için duyum ve algılar bize zorunlu, kesin, genel geçer bilgileri veremezler. Böyle bir bilgiyi bize ancak akıl verebilir. Deneyden gelmeyen, deney öncesi bu bilgilere Kant “a priori” bilgi adını verir. Bazı rasyonalistlere (Sokrates, Platon), göre tüm bilgiler doğuştan vardır, bazı rasyonalistlere (Descartes, Farabi) göre ise bazı bilgiler (analitik önermeler, matematiksel bilgiler, akıl ilkeleri, evrene ve Tanrı’ya ait bilgiler) doğuştan vardır.

b) Empirizm (Deneycilik): En önemli temsilcileri Epiküros, Gassendi, John Locke, David Hume, George Berkeley, Condillac veHerbert Spencer’dir. Empirizm akımı, bilgilerimizin kaynağının duyu ve algılar olduğunu, doğuştan aklımızda hiçbir bilginin bulunmadığını ileri sürer. Ayrıca doğru bilginin ve dolayısıyla genel-geçer bilginin mümkün olduğunu savunur. John Locke’a göre; göre insan zihninde doğuştan hiçbir bilgi yoktur. Ona göre zihin başlangıçta üzeri yazılmayı bekleyen boş bir levhadır (Tabula Rasa). Her şey sonradan bu levhaya duyum ve deneyler aracılığıyla yazılır. Tüm bilgiler deney sonrası (a posteriori) dır.
Sensualizm (Duyumculuk): Condillac empirizmi tümüyle duyumculuğa indirger. Condillac’a göre, tüm bilgilerin kaynağı duyulardır. Duyu verilerinin dışında hiçbir sonuç bilgi değildir. Düşünceyi duyuma ek bir bilgi kaynağı olarak görmez.

c) Kritisizm (Eleştirel Felsefe): Bu akımının kurucusu ve temsilcisi I. Kant’tır. Kant, empirizm ile rasyonalizm’i uzlaştırmaya çalışmıştır. Kant’a göre akıl ve deney tek başına mutlak varlığı kavramada yetersizdir. İnsan bilgisi, duyu verileri ile aklın kategorilerinin birleşmesiyle oluşur. Kant’a göre; bilgimiz deneyle başlar akılla son bulur. Çünkü bilginin oluşabilmesi için deney kadar zihne de ihtiyaç vardır. Bilginin hammaddesini duyular (deney) bize verir. Bu hammadde zihnin kategorileri (a priori) içine girer. Bu kategorilerde form (şekil) alarak akıl tarafından işlenir ve böylece bilgi oluşur.

ç) Pozitivizm (Olguculuk): Kurucusu ve temsilcisi Auguste Comte’dur. Comte göre doğru bilgi ancak bilimsel (pozitivist) bilgidir. Bilimsel bilgi olgulara dayanan, deney ve gözlem yoluyla elde edilen bilgidir. Comte olgulara dayanmayan, deneyle ispatlanamayan, denetlenemeyen şeylerin felsefeden atılması gerektiğini söyler. Çünkü bunlar bilimsel değildir, anlamsızdır ve metafizikseldir. Comte’un amacı felsefeye bilimsel bir kimlik kazandırmaktı. Bu nedenle metafiziksel şeylerin felsefeden atılması gerektiğini savunur. Çünkü bunların hiçbirinin olgusal dayanağı yoktur, bu nedenle ispatlanamaz.

d) Analitik Felsefe (Yeni-Neo Pozitivizm): En önemli temsilcileri Wittgenstein, Reichenbach, Carnap ve B. Russell’dir. Analitik felsefecilere göre matematik ve mantık ile doğru olarak tanımlanamayan veya deney ve gözlem ile doğrulanamayan her bilgi değersiz, boş laftan başka bir şey değildir. Bilim sadece açık, mantıklı, akılsal değil duyu deneyimi ile de incelenip kanıtlanabilir olandır. Metafizik, bilimin ve felsefenin konusu olamaz. Felsefenin görevi dildeki kavramları çözümlemektir.

e) Entüisyonizm (Sezgicilik): Sezgi aklın doğrudan doğruya, yani araçsız olarak bir şeyin algısını elde etmesi manasına gelir. Yani aklın bir hamlede, birden biri yani aniden algılaması bir sezgidir. Sezgicilik, akıl ve duyumu gerçeği bulma ve bilme aracı olarak kabul etmez. Çünkü bunlar, bulmak ve bilmek için araçlara muhtaçtırlar. Oysa gerçek ve öz biliş, hiçbir araç olmaksızın, doğrudan doğruya sezgi gücüyle bilmekle mümkündür. En önemli temsilcileri Gazali ve Henri Bergson’dur.

f) Pragmatizm (Faydacılık): Pragmatizm’e göre bir şey yararlı olduğu sürece değerli, önemli ve doğrudur. Gerçeklik ve doğruluk insanın eylemlerinin sonuçları, başarıları ve yararlarıyla değerlendirilmektedir. En önemli temsilcileri William James ve John Dewey’dir. W. James’e göre; insan yaşamında işe yarayan ve faydalı olan şeyler doğru ve gerçektir. Doğrunun değeri de bize sağladığı fayda ile ölçülür. Hayat ve olaylar değişkendir, bu nedenle insanın ihtiyaçları da sürekli olarak değişir. Doğrularda bu değişimlere bağlı olarak sürekli değişir. Dewey’e göre; karşılaştığımız problemlerin çözümünde bizi başarıya götüren, sorunumuzu çözmemizde yardımcı olan bilgiler doğrudur. Bu görüşe enstrümantalizm (aletçilik) denir.

g) Fenomenoloji (Görüngü/Özbilim): Fenomen aklın ve duyuların algıladığı her şeydir. Fenomenler, tek tek algılanan nesneler değildir. Tek tek algılanan nesnelerin ifadesi olan bütünsel (tümel) kavramlarıdır. Örneğin; tek tek algılanan kiraz, erik, karpuz gibi meyveler değil, düşünce/akıl yoluyla bütünsel olarak bilinen MEYVE kavramıdır. Bu akımın temsilcisi Edmund Husserl’dir.
Husserl’e göre; görünenlerin (fenomenler) içinde bulunan “öz” doğru bilgidir ve bu “öz” ancak bilinçle kavranır. Fenomenoloji bir varlıkların özüne ulaşmak için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntem; bir fenomenin (nesnenin) öz bilgisine ulaşabilmek için önce onun özüne ait olmayan tüm özelliklerin (ilgisiz görüşler, bilimsel ve günlük bilgiler, önyargılar vb.) ayıklanmasını (parantez içine alınması) içerir. Böylece insanın öze ulaşmasını engelleyen, öze ait olmayan öğeler, kısa bir süre için yok sayılır. Böylece varlığın özünü meydana getirmeyen somut özellikler ayıklanarak varlık soyutlanır. Bu sayede bilinç, onun özünü doğrudan, aracısız olarak kavrar. Kısacası fenomenoloji, varlıkların olgusal özellikleri ötesinde bunların özlerini, yani sadece düşüncemizdeki varlıklarını kavrama çabasıdır. Örneğin; bir kalemin özüne ulaşmak istiyorsak, kalemin olgusal özelliklerini (şeklini, rengini, ağırlığını vb.) bir kenara bıraktığımızda bilincimizde, onu kalem yapan saf özü, idesi kalır. Bu özler, zaman ve mekâna bağlı değildir, ölçülüp tartılamazlar.
  

1 Yorumlar

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk