sponsorlu reklam Admatic -sponsor

ÜNLÜ ŞAİRLERDEN EN GÜZEL ANNE ŞİİRLERİ

EN ÜNLÜ ŞAİRLERDEN EN GÜZEL ANNE ŞİİRLERİ,EN GÜZEL ANNE ŞİİRLERİ,ÜNLÜLERDEN ANNE ŞİİRLERİ


       ANAMA 

Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam

Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu Anam

Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu Anam

Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam

Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı ön gördü
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam

Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam

Veysel der kopar mı Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam 

AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU



Anne 
İlk kundağın 
Ben oldum, yavrum; 
İlk oyuncağın 
Ben oldum. 

Acı nedir 
Tatlı nedir... bilmezdin 
Dilin damağın 
Ben oldum. 
Elinin ermediği 
Dilinin dönmediği 
Çağlarda, yavrum 
Kolun kanadın 
Ben oldum 
Dilin dudağın 
Ben oldum. 

Belki kıskanırlar diye 
Gördüklerini 
Sakladım gözlerden 
Gülücüklerini... 
Tülün duvağın 
Ben oldum! 

Artık isterlerse adımı 
Söylemesinler bana 
'Onun Annesi' diyorlar... 
Bu yeter sevgilim bu yeter bana! 

Bir dediğini 
İki etmiyeyim diye 
Öyle çırpındım ki 
Ve seni öyle sevdim sana 
O kadar ısındım ki 
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim 
Gün oldu kırdın... 
İncinmedim; 
İlk oyuncağın 
Ben oldum.. Yavrum 
Son oyuncağın 
Ben oldum... 

Layık değildim 
Layık gördüler 
Annen oldum yavrum 
Annen oldum! 

ARİF NİHAT ASYA






    ANNE NE YAPTIN? 


Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? 
Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim? 
Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı 
Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim. 

Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün? 
Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı? 
Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün. 
Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı? 

Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat? 
Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi? 
El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat 
Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi? 

Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim 
Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı 
Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim? 
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? 

CAHİT SITKI TARANCI 




Anneler ve Çocuklar
Anne öldü mü çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde siyah bir çubuk
Ağzında küçük bir leke

Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne

Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne 

SEZAİ KARAKOÇ 
1958 
(Körfez’den)
 
















Anneciğim
Ak saçlı başını alıp eline, 
Kara hülyalara dal anneciğim! 
O titrek kalbini bahtın yeline, 
Bir ince tüy gibi sal anneciğim! 

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar, 
Gecenin ardında yine gece var; 
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar, 
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim! 

Gözlerinde aksi bir derin hiçin, 
Kanadın yayılmış, çırpınmak için; 
Bu kış yolculuk var, diyorsa için, 
Beni de beraber al anneciğim! ... 

(1926)Necip Fazıl Kısakürek






















ANNEM YOK ARTIK
Annem yok artık.Beni düşünen kalbi yok.Bitti. 
Umutsuz olmak istemiyorum. 
Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum. 
Annem yok artık,yeryüzü çok gördü onu, 
Kalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını 
Çok gördü 
Dalgın yüreğini çok gördü 
Bizim için çarpan,kaygılarla dolu yüreğini. 
Annem yok artık.Bu kesin.Gelinecek bir yere gitmedi. 
İşte geldim çocuklar demeyecek 
Nasılsın yavrum demeyecek 
Sobanın yanında oturup uzatmayacak yorgun ayaklarını, 
Sabah kahvaltılarının masası olmayacak artık, 
Yine gel demeyecek, 
Çıkarken ben kapıdan, çıkıp karanlığa karışırken 
Yeni bir dönemi başladı ömrümün, 
Annemin olmadığı dönemi, 
Onu yüreğimin üstüne nasıl bastırmak 
İstediğimi bilemeyecek artık. 
Gençlik dönemleri birşey anlatmıyor bana, 
Aklımda hep son dönemlerinin annemi 
Hayatım sürüp gidecek,annem olmadan, 
Çocuklarım olduğunda onlara annemi anlatabileceğim 
Sadece. 
Fotoğraflarına bakacaklar, 
Ufarak,biraz mahsunca bir kadın 
Küçücük tozlu pabuçlarıyla merdivenleri tırmanıp 
Kapımı açıp girmeyecek 
Yüreği dopdolu,trafikten insanlardan şaşkın, 
Kocasına sığınan biraz bütün fotoğraflarında 
Hayatım rüzgar gibi akıp geçiyor, 
Uğultulu bir rüzgar gibi akıp geçiyor hayatım..

ATAOL BEHRAMOĞLU







ANNE 

Uyusun da büyüsün
derdin büyüdüm anne.
Bana o ak sütünden
Verdin, büyüdüm anne.

Uykuma yıldızları
Serdin , büyüdüm anne.
Anne güzelliğine
Erdin, büyüdüm anne. 

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL 





ANNEN
Sen bir avuç bebektin
Kimdi süt veren sana,
Hastalandın ölecektin
Kim kanat gerdi sana?

Senin minik başını
Avuçlarına alıp
Gece uykusuz kalıp
Kucağında kim salladı
Ağladın, seninle kim ağladı
        Annen!

Sana ilk adımını attıran kimdir
Konuşmayı öğretti sana bir bir
         Annen!

Sen şimdi giderken okula
Sefertasını kim hazırlar?
Kim bakar arkandan yola?
Sende en çok kimin hakkı var
Kimdir seni en çok seven
         Annen!

Dünyayı hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu
gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
dünyayı çocuklara verelim
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler
Nâzım HİKMET


        Anacığım —Anneme ve bütün annelere— Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Kaç geceler bana ninni söylerdi Hasta olunca oydu başucumda bekleyen Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi. Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Uzun kış geceleri masal masaldı Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı. Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı Akşam biraz geciksem yollara düşerdi Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi. Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı. Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Bilirim yine kalbinde yerim anacığım Selam sana Anneler Günü İstanbul’dan Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan Vefalı ellerinden öperim anacığım. ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
  Sol Yanım Acıyor Anne  Merhaba anne, Yine ben geldim. Merak etme okuldan çıktımda geldim. Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de Onun için söylüyorum. Geçen hafta öğretmen, Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte Öğretti sağımı solumu. Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi Ağrıyan yanımın neresi olduğunu Şimdi iyi biliyorum anne. Hani geçen geldiğimde Şuram acıyor işte şuram demiştim de Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne Bak şimdi söylüyorum Şuram işte, Sol yanım çok acıyor anne. Hem de her gün acıyor anne her gün. Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü. Elinden tutup okula getirdi. Yakası da danteldi. Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi. Bende ağladım, Ağladım hiç de utanmadım. Öğretmen ne oldu dedi. Düştüm dizim çok acıyor dedim. Yalan söyledim anne. Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne. Bugün bende saçım örülsün istedim. Babam ördü ama onunki gibi olmadı. Dantel yaka istedim. Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi. Bari okula sen götür dedim. "kızım, iş" dedi. Bende banane dedim, ağladım. "kızım, ekmek" dedi babam. Sustum ama okula giderken yine ağladım anne. Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne. Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi. Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi. Babam hepsini birlikte yıkıyor. Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne? Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme. Üzülmesin diye söylemiyorum ama Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor. Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne. Hava kararıyor, ben gideyim anne. Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi. Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum. Kim bozuyor toprağını, Çiçeklerini kim koparıyor. İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme. Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. >> Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım. Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını Şu kavanozda biriktirdim. Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum. Her sabah onu öpüyor kokluyorum. Kimseye söyleme ama anne Bazen de konuşuyorum onunla. Ne yapayım seni çok özlüyorum anne. Ha unutmadan, Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi. Ben babama yazdıracağım. Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın. Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne. Senin adın geçince sol yanım acıyor anne. Hiç bir şey yutamıyorum. Bazen de dayanamayıp ağlıyorum. Kağıda da böyle yazamam ya anne. Ben gidiyorum anne, Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp. Mutlaka gel anne, Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne. >> Sol yanım acıyor anne. İşte tam şurası, Sol yanım çok acıyor anne. Seni çok özledim, Anne çook... (AYLA AYDEMİR)

ANNE Anne inleyen bir ney, anne hicrandan yumak, Gözleri buğulu, nemli ve her zaman zâr zâr.. Kaderidir annenin ocaklar gibi yanmak, Hep hüzünle eser onun ikliminde rüzgâr. Kuşlar gibi titrer hep o ay yüzlü nevhayâl, Simasında sürekli yarınlar endişesi.. Her mevsim ayrı bir ızdırap, ayrı bir melâl; Nağmeleri tıpkı hasret-iştiyak bestesi... Sînesi sımsıcak, çehresi de îmâlıdır, İkliminde ne büyülü râyihalar eser.! Duyguyla süzülmüş gözleri hep hummâlıdır, Altın şakaklarında sarı güller gibi ter... Rahmet-zahmet iç içe; bilmez geçen zamanı: Fark etmez yazı, kışı ve rengârenk bahârı, Tül tül gurûbu, şafakların söktüğü ânı; Her zaman duman dumandır o nazlı efkârı.. Bir kuluçka gibi sancılı gecelerinde, Hep şefkatle çarpan kanat sesleri duyulur. Hislerin öldüren amansız pençelerinde, Matkaplar salınmış gibi yüreği oyulur. Çok olsa da elemi, şekvâsı işitilmez, Bir Eyyûb sabrıyla göğüsler en olmazları; Onda ızdırap bitmez, acılar dinmek bilmez, Sönmeyen bir azimle aşar aşılmazları. Kanmaz aslâ sevmeye, o sevgiye susuzdur, Şâire 'su' dedirten hisle 'evlât' der inler. Herkes derin uykularda, o hep uykusuzdur, El açar Yaradan’a kim bilir neler diler..! Ufku her zaman bir hummâ ile buğuludur, Durmaz, bir süvâri gibi koşar doludizgin; O, yeryüzünde en ululardan da uludur, Sînesi, meleklerin sînesi kadar engin... Zambaklar gibi sihirli çehrende, Varlığımı saran uhrevî ışık; Duydum ne duyulmazları sînende!. Sen bir rüyâsın benim için artık... Nûru öteden pırıl pırıl sîmân, Ukbâ derinlikleriyle büyülü; Tülleniyor hülyâlarımda her an, Ölümsüz rûhunun bembeyaz tülü. Bir yâd-ı cemilsin, kabrin sîneler, Hep hazan yaşadın; ölüm bahârın.. Duâyla gerilmiş bütün gönüller, Sen’in arkandaki vefâdarların...                                                ***
UFUKLAR Ruh ufuksuz yaşamaz. Dağlar ufkunda mehabet, Ova ufkunda huzur, Deniz ufkunda teselli duyulur. Yalnız onlarda bulur ruh ezeli lezzetini. Bu ufuklar avutur ruhu saatlerce fakat Bir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık. Ruh arar kendine ruh ufku. Manevi ufku çok engin ulu peygamberler -Bahsin üstündedirler onlar-lakin Hayli mesud idiler dünyada; Yaşıyorlardı havarileri, ashabıyla; Ne ufuklar! Ne güzel ruh imiş onlar! Yarab! Annemin na'şını gördümdü Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle, Acıdan çıldıracaktım. Aradan elli dokuz yıl geçti. Ah o sabit bakış el'an yaradır kalbimde. O yaşarken o semavi, o gülümser gözler Ne kadar engin ufuklardı bana; Teneşir tahtası üstünde o gün, Bakmaz olmuştular artık bu bizim dünyaya. Yaşayan her fani Yaşayan ruh özler Her sıkıldıkça arar, Dar hayatında ya dost ufku, ya canan ufku. Yahya Kemal Beyatlı




Hayat Nedir Anne? benim hiç sapanım olmadı anne, ne kuşları vurdum, ne de kimsenin camını kırdım... çok uslu bir çocuk değildim ama, seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım. ben hayatım boyunca bir tek kendimi vurdum! .. suskun görünsem de, fırtınalı ve mağrurdum anne. bir mızrak gibi, aynada hep dik durdum anne! .. ben sana hiç bir gün laf getirmedim, leke sürmedim. ama göğsümü çok hırpaladım, kalbimi çok yordum... ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ...    benim hiç sevgilim olmadı anne, ne bir yuva kurdum, ne bir gün şansım güldü... öpemeden bir bebeğin gidişini, tükendi gitti çağım... kimi yürekten sevdiysem, yüreğini başkasına böldü... bir muhabbet kuşum vardı, o da yalnızlıktan öldü... sen beni göğsünde hep acılarla mı soğurdun anne? yoksa evlat diye, koca bir taş mı doğurdun anne? eziyet degilim, zahmet değilim, musibet hiç değilim; bir senin mi balına sinek kondu, söylesene! doğurdun da beni, ne ile yoğurdun anne? benim hiç hayalim olmadı anne... ne seni rahat ettirdim, ne kendim ettim rahat... BİR MUTLULUK FOTOĞRAFI BİLE ÇEKTİRMEDİ BU HAYAT! kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne... ne omuzumda bir dost eli, ne saçımda bir şefkat... say ki yollardan akan, şu faydasız çamurdum anne... say ki ıslanmaktım, üşümektim, say ki yağmurdum anne! bunca yıldır gözyaşlarını, hangi denizlere sakladın? oy ben öleyim, SEN BENİ NE DİYE DOĞURDUN ANNE?  Yusuf Hayaloğlu
Uyuyan Güzel Anneye 
Anne, bahar geliyor uyansana 
Çık altın eşikte bekle beni, 
En güzel tılsımları buldum sana 
Koklayabilmek için nefesini. 

Yeni açmış şu erik hatırlatır 
Bana ağaçları çok sevdiğimi, 
Sevginle mi ıslanmış şu sonsuz kır, 
O kara bırakmışsın gözlerini. 

Gül güzel annem benim, benim rüyam 
İçimden çiçekli bir yol var sana, 
Senin yerine biraz ben uyusam 
Anne bahar geliyor uyansana. 

Ceyhun Atuf KANSU 
ANALAR
Garibin anası pencerelerden
Yanık türkülerle yollara bakar
İncecik yüzünde her akşam üstü
Çizgi çizgi nokta nokta bir efkar.
Fakirin anası her sabah sessiz
Ağlar çocuğunun aç çıplak durduğuna
Elleri koynunda kalır çaresiz
Bin pişman doğduğuna,doğurduğuna.
Mahkumun anası susar konuşmaz
Suçu kendisinde sanır.
Kaçar insanlardan aydınlıklardan
Duvarlara bile baksa utanır.
Açılsa üstüm biraz,duyar da gece yarısı
Kalkar yatağından gelir
Bir mübarek el usanır yorganıma usulca
Bilirim anamın elidir.
Bir merhamet bir sıcaklık bir gurur
Yavrum diyen sesinde
Ve huzurun günde beş vakit nabzı vurur
Beyaz tülbentinde,seccadesinde.
Karımın anası anama benzer
Öylesine yakın duygulu ince.
Özü sözü bir,yayla gözesi kadar berrak
Oturtacak yer bulamaz çıkıp yanına gidince
Yüreği destanlar gibi sımsıcak.
Ve alnım açıksa,başım dikse
Dirliğimiz varsa,mutluysam
Yüzüme gülüyorsa böyle bu şehir.
Bir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrum
Ve yavrumsa herşeyi bana sevdiren bir bir
Bu mutluluk bu düzen bu bitmeyen aydınlık
Anasının yüzü suyu hürmetinedir.
YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk