sponsorlu reklam Admatic -sponsor

NAİMA FİKRİ VE EDEBİ YÖNÜ TARİHİ ESERLERİ

NAİMA EDEBİ KİŞİLİĞİ ESERLERİ NAİMA TARİHİ, NAİMA EDEBİ VE FİKRİ YÖNÜ NAİMA TARİHİ ESERLERİ, ŞAİR VE YAZAR, NAİMA KİMDİR HAYATI ESERLERİ
NAİMA EDEBİ VE FİKRİ YÖNÜ NAİMA TARİHİ ESERLERİ


Nâimâ ya da Mustafa Nâimâ Efendi, meşhur Osmanlı tarihçisi, ilk resmî Osmanlı vak'anüvisidir.

1. Hayatı

Asıl adı Mustafa olup Osmanlı vak'anüvis ve tarihçileri arasında en ünlü kişidir. Babası, Halep eşrâfındandı. İlk öğrenimini doğduğu yer olan Halep'te tamamlayan Nâimâ, genç yaştaİstanbul'a gelerek 1682'de Saray-ı Atik Baltacılar Ocağına girdi.
Küçüklüğünden beri okuyup yazmaya, özellikle tarihe ve edebiyata büyük merakı vardı. İstanbul'da Enderun'a devam etti. Ardından Dîvân-ı Hümâyûn kâtibi oldu. Bu görevi esnasında tarih incelemelerinde bulundu. Pırıl pırıl zekâsı, titiz çalışmasıyla kendini kısa zamanda gösteren Nâimâ, Kalaylı Koz Ahmet Paşa'nın Dîvân Efendiliğine yükseldi. Daha sonra ilim ve sanat adamlarını korumakla tanınmış Amcazade Hüseyin Paşa'nın hizmetine girdi. Edirne vakasından sonra ise Damat Hasan Paşa ve Damat Ali Paşa'ya yakınlaştı.
Nâimâ; devlet görevinde, Anadolu başmuhasebeciliğine kadar yükseldi fakat haksızlığa karşı göz yummadığı ve devrin ileri gelenleri hakkında tenkit edici sözler söylediği için 1706yılında Hanya'ya sürüldü. Eşinin talebi üzerine, sürgün yeri Bursa olarak değiştirildi. Sürgünde geçen koca bir yıl çekmediği çile kalmayan Nâimâ, nihayet Çorlulu Ali Paşa'nın izniyle İstanbul'a geldi. Tekrar devlet hizmetine alındı. Hattâ Çorlulu Ali Paşa, onun gönlünü almak için Mora seferine beraberinde götürdü. Ancak bu sefer sırasında da toksözlülüğünün cezasını çeken Nâimâ'ya bir kısım görevlerinden el çektirildi. Haksız ve yersiz muamelelere maruz kaldı.
Nâimâ; defter eminliği görevi ile atandığı Mora'nın Patras kasabasında hastalanarak 1716 yılında 61 yaşında iken vefat etti ve burada bulunan tek caminin avlusuna gömüldü. Bir süre sonra, ne o cami kaldı ne de Nâimâ'nın mezarı...

2. Eserleri

Nâimâ'yı Nâimâ yapan eser, Nâimâ Tarihi olarak da bilinen Hüseyn'in Bahçesi, Doğu ve Batı Haberlerinden Özetler''dir.
Yanında bulunduğu Amcazade Hüseyin Paşa, Nâimâ'nın mükemmel tarih bilgisini öğrenince ona mühim bir vazife verdi. Paşanın kütüphanesinde Şârihu'l-Menârzade Ahmet Efendi'ye ait olan ve (1591-1659) yılları arasındaki hadiseleri nakleden, bitirilememiş bir tarih kitabının müsveddeleri vardı. Hüseyin Paşa, bu müsveddelerin derlenip toparlanarak kaleme alınması işini Nâimâ'ya verdi. Nâimâ, çeşitli kaynaklara dayanarak uzun araştırmalar yaptı ve 1700 yılında vak'anüvis olarak kitabını yazmaya başladı.
Eserini 1574'ten başlatıp 1651'e kadar getiren Nâimâ; olayların içyüzünü aydınlatan, genellikle sade fakat nükteli ve değerli ayrıntıları kapsayan bu eseriyle bir devrin tarihini ve aynı zamanda sosyal hayatını tasvir etmişti. Bu eser tamamlandığı zaman, artık eski müsveddelerle ilgisi kalmamış, baştanbaşa Nâimâ'nın araştırması ve usta kaleminin bir ifadesi olmuştu. Bu yüzden bu büyük eser, Nâimâ Tarihi olarak bilinir. Nâimâ Tarihi'ne konu olan yıllar, Devlet-i Âl-i Osmâniyye'nin en düşkün zamanlarına rastlar. Nâimâ; canlı ve zarif uslubuyla o yılları önümüze sererken sadece tarihçiliğindeki ustalığı değil, yazarlığındaki kudreti de ortaya koymuştur.
Nâimâ'nın anlattığı bazı hadiseler; yönetimin onun kalemine değer verip işine karışmadığını göstermektedir:
Meselâ; III. Ahmet'in, tahta geçer geçmez 19 erkek kardeşini nasıl idam ettirdiğini bile açık açık anlatmıştır:
"Pâdişâh-ı Cihanpenah'ın biraderi olan ondokuz nefer şehzâde-i bî-günah, nizâm-ı âlem için, kemend-i cânistan ile şühedâ zirvesine ilhâk edilirlerken yetişkin olmıyanların, validelerinin kucağından alınıp canlarına kıyılmasını harem-i hümâyûn vaveylâ ve gözyaşlarına gark olarak seyreylemiştir..."
Şehzâdelerin en büyüğü Mustafa'nın son ânında şu beyti söylemiş olduğunu da Nâimâ, eserinde rahatça nakleder:
Nâsiyemde kâtib-i kudret ne yazdı bilmedüm
Âh, kim bu gülşen-i alemde herkiz gülmedüm.
Naimâ Tarihi'nde Sultan III. Mehmet'in, düşmanını küçük görmesi de anlatılmıştır:
Padişah III. Mehmet, Avusturya (Nemçe) seferine çıkmış ve Osmanlı Ordusu, Haçova mevkiinde durmuştu. Tarihe, Haçova Zaferi olarak geçecek olan savaştan önce, padişahın,Sadrazam Damat İbrahim Paşa'ya gönderdiği tezkirede şöyle demektedir:
"Sen ki lalamsın, burda muharebe içün seni serdar idüp ben buradan İstanbul'a revân olsam, olmaz mı..?"
Nâimâ, tarih yazışına yepyeni bir stil getirmiştir. Onun renkli ve çekici bir üslûbu vardı. Olayları, bunları doğuran sosyal çevre ile beraber görüp anlattı. Halkın ve memleketin bu devirdeki hayatı Nâimâ'nın eserinde canlandı. Padişah ve vezirlerin eksik yönlerini, hatalarını güçlü bir ifade tarzıyla yazdı ve eleştirdi.
Nâimâ, tarih olaylarının ve bunları meydana getiren şahısların içdünyalarına da sızarak yepyeni bir tarih edebiyatı ve sanatı ortaya koydu. Bu eser, tarih edebiyatımızın en değerli eserlerinden biridir.
Nâimâ'nın bu düzenli eserini ilk kez İbrahim Müteferrika, iki cilt olarak bastı. Daha sonra eser, altı cilt olarak yeniden yayınlandı. Nâimâ Tarihi, Osmanlı tarihleri içinde önde gelen tarih kitaplarından biridir.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk